Evet. İstesek de istemesek de evet. Neden ama? Bana cevap
yok. SBS, YGS, LYS, KPSS, ALES, TUS, vizeler, finaller...(Bitmez!) çoklar işte,
o kadar çoklar ki ‘Hayatımız Sınav!” başlığı cuk diye oturdu. Hayatımızın önüne
geçen bir sınavlar zinciri var. Kendimizden daha önemli bir sınav sisteminin
içinde yaşıyoruz sanki. Peki, sınavlar olmalı, kabul ediyoruz fakat bu kadar mı
çok? Kaçımız memnunuz bu sistemden. Bir ara işi iyice abartmışlardı. Şimdi siz
de hatırlayacaksınız. öyle çok uzaklarda değil.Yazının devamında: 4. sınıftan
itibaren geçmişteki OS şimdiki SBS’nin yerine 6 aşamalı; 4, 5, 6, 7, 8.
sınıflarda girilen SBS’ler zinciri’nden oluşacak bir puanlama sistemi
oluşturmuşlardı… Adeta 10 yaşından itibaren çocuklar dershanelere gidecek ve bu
olay 30 yaşına kadar -okuduğu bölümle alakalı daha da ilerlemesi- sürecekti.
Neyse ki bu kalktı. Madem öyle niye getirilmişti? Getirilirken bu sistemin
dezavantajları düşünülmemiş miydi? Düşünülmüşse niye sistemi getirip
getirdikten sonra tekrar eski sisteme döndüler?
Sağım, solum, önüm,
arkam kısaca her yerim sınav. Ne yazık ki bu sınavları iyi derecelerle vermek
bile insan için iyi bir gelecek garantisi olmuyor. Çünkü hep bir sonraki sınavı
düşünmemiz gerekiyor. Kendimi unuttum "sınav sınav" diye diye. Düşün
yahu arkadaşım gelip "cuma günü ne yapıyoruz" demese doğum günümü
hatırlamayacağım insafsız. Kendi doğum günümü unuttum; ben ki doğum günlerine
önem veren bir kişilik.
Bir de anlık psikoloji var tabi. Arkadaş benim kariyerimle
mesleğim uyuşmazsa ne olacak? Eş seçmekten daha zor meslek seçmek. Hiç olmazsa
eşinden anlaşamadığında boşanabiliyorsun ama mesleğinden boşanamıyorsunki.
Bir kısır döngüdür gidiyor hayatımızda. Sürekli bir sınava
hazırlanmak, o sınavın beklerken stresi yaşamak, alınan sonuca göre sevinçli ya
da hüzünlü olmak. Resmen sınavlara göre yaşar olduk. Nefes alamaz hale geldik.
Maalesef ülkemizde 25 yaşına gelene kadar genç kuşağın yaşamı böyle. 25'ten
sonrada insanın yaşamında sınavlar tabi ki bitmiyor ama en azından kağıt
üzerinde olmuyor.
Tüm bunlardan sonra gerçekten büyüklere hak veriyorum.
'Hayatın kendisi başlı başına bir sınavmış.'
Hayatımız bir sınavdan ibaret. Hem de öyle bir sınav ki bu
ölene dek süren, hatalarının bedelini peşin peşin ödeten.
Klasik bir laf vardır ya hani, hayat bir sınavdır derler.
İnsanlar doğuyor doğar doğmaz başlıyor sınavlar. Zaten doğmak başlı başına bir
sınav bence. Sonra yavaş yavaş hayatı tanımaya başlıyorsunuz. 7 yaşına
geldiğinizde okul hayatına ilk adımınızı atıyorsunuz. Buraya kadar işin kolay
yani, asıl olayımız bundan sonra başlıyor. Okuma-yazmayı öğrenmekle başlıyor
her şey. Bazen düşünüyorum da, hiç okuma-yazma öğrenmesek acaba daha mı iyi
olurdu?
Bizler sınanmaya anne karnındayken başlıyoruz. Önce
doktorlar sınıyor; sağlıklı mı değil mi, kız mı erkek mi diye. Doğunca ebe
sınıyor, ağlıyor mu ağlamıyor mu, sarılık var mı yok mu diye. Biraz büyüyünce
konu komşu, sınıyor; anneni mi babanı mı daha çok seviyorsun diye. Sonra
arkadaş çevremiz başlar sınamaya, beni mi yoksa onu mu daha çok seviyorsun
diye. Okula gidince öğretmenler başlıyor elbet bizi sınamaya; hem de onlarca
dersten ve testten. Tabi onlar da yapmak zorunda çünkü hepsi birer elçi, bi
öğretmen adayı olarak söylüyorum bunu. Arkadaşlar, dostlar, aile, çevremiz bu
böyle sürer gider kısaca.
Sırada bekleyenler var! Dershaneler, özel kurslar ve
üniversiteler…
İşte tam da burada, mim koyalım yazıya:
Hayallerimiz düşlerimiz vardır. Geleceğe dair. Kimimiz şunu
kimimiz bunu olmak isteriz. Gireriz bu gençliğimizi katleden sınava da. Aylarca
hazırlanırız; gece gündüz demeden. Neler çekeriz o dönemde.. Uykusuz geceler,
dağınık saçlar, stres; ot gibi yaşarız adeta. Yani “ot gibi” diyorum ama otun
yaşamında bile arada bi rüzgar esiyor ekşin oluyor bizde o da yok. Şansımız
varsa, kaydoluruz hayalimizdeki okula.Yoksa, oynarız bir spor toto, bir milyon
kişi arasında hangi okul çıkarsa bahtımıza. Severek ya da sevmeyerek bitiririz
okulu da. Ama bitmedi daha, yok öyle yağma…
Devlet bey amca der ki; “diplomayı aldın ama kusura bakma
öyle hemen iş yok sana. Zira ben acizim iş alanı kurmakta. Şimdi sen yazıl bir
dershaneye daha. Hazırlan bakalım KPSS sınavına. Senin gibileri de
altetmelisin.” Sende çaresiz, tamam dersin.
Ailenin yaşamından kısıp yatırdığı parayla hazırlanıp
girersin o sınava da. İyi kötü geçersin bunu da. Ama sabah gazeteleri açtığında
okuduğun acı haberle yıkılıp kalırsın
olduğun yere: O da ne? Sınav soruları çalınıp, el altından verilmiş hak
etmeyenlere. Kimbilir belki de yıllardır bu böyle.
Peki çare? Uğruna gençliğini harcadığın sınavlar iptal
edilecek birkaç insancıkın hilesiyle. Cezası ise göstermelik birkaç tutuklama
ve sonunda salıverme delil yetersiz diye.
İş aslanın midesinde, tam alacakken çakallar bindi ensene.
Haydi bakalım, yeniden hayat üniversitesine…
Sınanmaya devam.
Bazen düşünüyorum da, en basit işe insan sınavla alınıyorsa;
devlet yönetmek bu kadar mı kolay? Asıl bunlar alınalı sınava. Ne dersiniz
sevgili okurlar, haksız mıyım ama?
Pek kıymetli Hocam Sayın Aksu'yla yapmıştın vakt-i zamanın
birinde bu konulu muhabbeti, o zamanlar söylemişti de inanamamıştım. Adam
"ben hayatımda 100 tane sınava girdiysem topu topu 3 tanesini kazandım:
üniversite sınavı, KPSS bir de eş sınavı, geri kalan 97 sınavın hepsini
kaybettim. Peki ne oldu kaybettim de hiç bişey. Bir ben değil herkes böyle.
Sizde böyle olacaksınız o yüzden bırakın hayatı akışına. Elinizden geleni
yaptıktan sonra hiç önemli değil gerisi. Önemli olan sizlersiniz" diyor.
Vallahi haklı. Bende öyle yapacağım artık. En güzeli. Sayın Aksu'dan daha iyi
bilecek halim yok ya?
Hayatını yaşayamadıktan sonra tüm bunlar ne fayda? Yine de çok şükür girdiğim 100 bin sınavdan sonra bir iş
bulmuş olmanın, az da olsa belli bir para kazanmanın haklı gururunu taşıyarak
kendime altın madalya takmak istiyorum ilerde ve artık ölsem de gam yemem! Hayır ölemezsin, ölmek için MSS’ye girmen gerek. Öyle her
isteyen ölebilir mi sanıyorsun arkadaşım? Öncelikle Mevta Seçme Sınavı’na
girmen gerek.
Sonunda bu hale getirdiler bizi... Ruhuna El-Fatiha!
Bu yılın ikinci sınav grubu LYS'ler ise 16-24 Haziran
arasında yapılacak. Umarım her öğrenci hak ettiği puanı alır ve hak ettiği
üniversiteye girer. Allah herkesin gönlüne göre versin; F.D.'den Boş Ders şarkısıyla aynı düşüncelerle sesleniyorum sizlere gözlerinizi kapatın dinleyin. :) Haydiyin sağlıcakla, tebessümle. :)
Ağzına sağlık, nede güzel anlatmışsın helal valla. :)
YanıtlaSilBu kadar sınavalara girdim mi ben cidden doktor olmadan önce? :) Tebrik ederim kızım harikulade anlatmışsın hayatı. Sayende kendime madalya yerine bir yemek ısmarlayacağım. Varol. :)
YanıtlaSilHuuu böyle okuyunca kendimi çok değişik hissettim. Zor işler var önümüzde muhterem yav. :)
YanıtlaSilKızıma hep seni örnek gösteriyorum bir öğretmen olarak, yolundan şaşma. Kalemine sağlık. İlerde öğretmen olmayı düşünüyorsun sanırım; senin gibi bir kişilikle aynı mesleği paylaşmaktan inan onur ve gurur duyarım. Azmın başarının ışığı olsun, sağol, varol. :)
YanıtlaSilKalemin gerçekten çok etkileyici, hem güldüm, hem üzüldüm, bazen "vay be" dedim okurken. Helal olsun. Ben bu sene çalışmaya başlamış yeni bir öğretmenim ve eğer sende öğretmen olacaksan gerçekten seninle aynı mesleği paylaşmaktan mutlu olurum. Hatta belki ilerde bir gün aynı okulda görev bile yapabiliriz. Yolun açık olsun, yazılarını 5 gözle bekliyorum. :) :)
YanıtlaSilKucak dolusu teşekkürlerimi yolladım sizlere, mahcup ettiniz beni sağolasınız. Kendimizce anlattığımız beğenilmişse bizden mutlusu yoktur. Sevgiyle...
YanıtlaSil