“Ah minel ışk-ı ve halatihi,
Ahraka kalbi bi hararatihi,
Manazara ayni ila gayrikum,
Uksimu billahi ve ayatihi...”
Şeyh Galib'in Terci-i Bend’inin tekrarlanan bölümünde geçen
bu şiirle konumuza giriş yapalım istedim… “Âh mine'l aşkı ve hâlâtihî / Ahraka
kalbî bi-harârâtihî” beyti “Âh(lar olsun! )! Hararetiyle kalbimi yakıp kavuran
aşkın elinden ve onun (türlü) hâllerinden (çektiklerim)...” anlamıyla can
bulmuştur lûgatlarımızda.
Âh mine'l aşk”, “Âh aşkın elinden…”
anlamına gelir.
Hüzünlü bir hikâyeyi anlatır Ah Minel Aşk. Hat sanatında
ağlayan iki göz ve bir Elif ile çizilip, hem kahderen aşk hem de kahreden
gözyaşının ifadesidir. Yeni bir yorum ile tasarlanan ‘Ah Minel Aşk’ın ilk harfi
‘elif’ bir hançeri, ikinci harfi ‘ha’ ise ağlayan iki gözü simgeliyor. Aşktan
ah çekme anlamına gelen ‘Ah Minel Aşk’, sevip de kavuşamayanların hikâyesini
anlatır.
“Ah mine’l aşk”,
Arapça kökenli bir kelimedir ve "aşkın elinden ah çekmek" anlamına
gelen bir tamlamadır. Bu söz Arap edebiyatında meşhur bir ibaredir.
Edebiyatımızda da Fatih Sultan Mehmet’in benzer kullanımına şahit oluyoruz:
“Âh min
azmatin bi-gayr-i iyab
Âh min
hasretin ale’l-ahbab”
Bu beyit de “Ah, dönüşü
olmayan gidişten! Ah, dostlara hasret çekmekten!” anlamına gelmektedir.
Âh mine'l aşk “Ne gelmişse aşktan gelmiştir.” gibi bir
anlamla sözü kısaca anlatmak için kullanılır. Buradaki aşkı mecazi
alabileceğimiz gibi ilahi olarak da düşünebiliriz. O zaman “Cenab-ı Hakk’ın
sevkiyle olmuştur.” şeklinde bir anlamla “Ne yapalım, takdir-i Huda!” deyip
işin içinden çıkılmış olur.
Söz “Ah minel aşk ve minel garaib” veya “Ah minel aşk
ve’l-garaip” (Ah, aşkın elinden ve garipliklerden) şeklinde de kullanılır.
Âh mine'l aşk adıyla Prof. Dr. İskender Pala'nın ve Ada
Yayınevi yayınlarından Ferit Edgü'nün 1970-1976 yıllarındaki şiirlerinin olduğu
birer kitabı vardır.
“Mine’l-aşk” sözü Şeyh Galip’in bir Terci-i Bent’inin vasıta
beyti olarak (Âh mine'l aşkı ve hâlâtihî / Ahraka kalbî bi-harârâtihî) şeklinde
geçmektedir. Bu Terci-i Bent altı bentten oluşmaktadır. Her bentte sekizer
beyit (16 mısra) bulunmakta, her bendin ilk altı beyti hane beyti, son iki
beyti ise vasıta beytidir. Vasıta beyti terci-i bentlerde dekrarlanır.
Dolayısıyla Galip Dede’nin terci-i bendinde bu beyit altı kez tekrarlanmıştır.
“Ah” sözü gerek Osmanlı alfabesi ile gerekse Latin alfabesi
yazımında “Allah” lafzının ilk ve son harfleridir… Günah da “ah”la
kafiyelidir... O da siyahla, simsiyahla, vahla, eyvahla... Lakin hepsi de Allah’la...”Ah”tır
kafiyelerin en güzeli... Âh etmemiz aşk'tandır biz aşığız çünkü âh ederiz,çünkü
âh'ımız aşkımızın muhbiridir. Bizim âhlarımızın esbabı yalnızca aşktır... Gerçi
Eskiler "Ah mine'l-Aşk" yani "Ah aşkın elinden" demişler;
galiba biz de "Ah Bine'l-Aşk" yani "Ah aşka ulaşmak"
demeliyiz.
Aşk delilik, dengesizlik halidir. Öylece geleni yaşama, bazen
sadece bakma halidir. Aşk cesaret ister. Aşkın kendi güneşi vardır. Ne zaman
doğacağını o bilir, siz şimdi biraz dinlenin.
Ah Min'el Aşk'ı Anlamak.. Aşk öyle bir denizdir ki dibi
bulunmaz; öyle bir sırdır ki, her gönül kaldırmaz, ehli olmayanlara anlatılmaz.
Divan şairleri aşkı acı çekmek için yaşamışlar, bundan memnun olmuşlar hiç bir
zaman ah ü vah edip aşka, aşık olduklarına lanet okumamışlar.. Ama ya şimdi ?
Aşklar ne için ? Sadece görmek konuşmak ve daha ilerisi dokunmak için.. Kaybedilen
ne oldu ? Eski zamanlarda yaşanan Leyla ve Mecnun aşkı neden artık bir hikaye,
neden bir destan.. Mecnun Leyla'ya kavuşmaya gücü yetmezken günümüzdeki aşklar daha
mı güçlü ki birkaç buluşmadan sonra hadi sen yoluna ben yoluma deniliyor?
Önce, aşk vardı. Gökler kat kat kurulmamış, yeryüzü kadem
kadem örülmemişken aşk vardı. Ay geceye saklanmadan ve gölge güneşe
nikâhlanmadan aşk vardı. Kaderi heceleyen mühürlü defterden ve üzerine ant
içilen kalemden önceydi O. Önce yoktu ve aşk vardı.
Ah Minel Aşk’ın ne anlama geldiği konusunda uyuşmazlıklar
var..
“Aşkın
elinden, hem kahreden aşk hem de kahreden gözyaşı,ah aşktan ve onun hallerinden,
kalbimi sıcaklığıyla yaktı,ah aşkın elinde”diye anlamlandıranlarda var
artık hangisinin doğru olduğuna osmanlıcası(yazının osmanlıca olduğunu
düşündüğümden) olan karar versin..
Rastlamış olduğum yazıların bir tanesinde de şöyle açıklamış;
Halk sanatında tabiat bir çerçeve gibi insanın çevresinde yer
alırken burada elif ve he’yi insan olarak düşünürsek tabiat bunun çevresinde
ikinci planda toplanıyor demektir. Tabiatın sınırsızlığı yazı ile
resimlenmesine kolayca imkan sağlayamadığından yazı sadece resmin ortasında
görülür, he’nin dere şeklinde göz yaşlarıyla, tabiatla birleşir, aynı şey olur.
bu ah minel ask yazılı tabiat resimleri ateşle suyun, iki zıd mizacın
yankısıdır. yedi dağın tepesinden ateşler dumanlar fışkırırken iki gözlü he’nin
gözlerinden akan yaşlardan dereler, denizler meydana gelir. elif’in tepesinde
yıldırımlar zikzaklar çizer.
Demir dağları eriten, feleğin aynası olan gök kubbesini
karartan, yer yüzünü tufanlara boğan bu aşk timsalinde iki ayrı güç yan yana
bulunduğu halde birbiriyle birleşememektedir. Ateşle su, elif’le he bunu
sembolleştirir.
Aynı zamanda Osmanlı devrinde bir genç evlilik çağına
yaklaştığında ve de aşık olduğunda bunu ailesine hissettirmek için hemen bir
"ah minel aşk" tabelası yazdırır evin salonuna asarmış.
Bizden bu kadar sağlıcakla dostlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder