Gönlümü bazen dingin bir su kenarında, hayalin
güçlü kanatlarına binmiş ötelerde gezinirken, bazen karşılaştığı herhangi bir
otobüse yaşlı gözlerle el sallarken suçüstü yakalıyorum. Yaşadığı kesif duygu
ikliminden sıyrılıp yaşanmakta olan gerçekler âlemine geçişte ve içinde
bulunduğu hazin durumunu gizlemekte başarısız oluyor, panikliyor.
Bir gemi yüzüyor içimde kimi zaman, saflığın,
temizliğin ve zarafetin timsali kuğuları andıran. Hudutsuz ve dile
getiremediğim hislerimi yüklenmiş olarak kayıyor berrak maviliklerin üzerinden.
yitiğini arıyor belki, belki bu uğurda yitip gidecek bu meçhul ve karanlık
sularda?..
Bir kelebek uçuyor bazı yüreğimde, rengârenk.
Çiçeklere konup kalkıyor hercai bir gönülle. Umurunda değil dünya. Kısacık
ömrünün tadını çıkarmaya çalışıyor anlaşılan; konduğu hiçbir yerde uzun boylu
kalmayışı bundan.
Siyah, azametli bir kartal süzülüyor içimin
semalarında. Ağır ağır, geniş daireler çizerek uçarken hükümranlığı altında
bulundurduğu gökte, keskin ve acımasız gözlerle yeryüzünü tarıyor, pençeler
tetikte!...
Bir serçe telaş içinde pırlayıp uçuyor önümden.
Gönlüm de peşine takılıp, meçhule kanat çırpıyor. Alıp alıp gidiyor başını.
Atlılar geçiyor içimden doludizgin. Nalların
toprağı döverken çıkardığı tempo kanımı tutuşturuyor. Geçmiş zaman savaşlarının
içinde buluyorum birden kendimi. Meydan, acı at kişnemeleri, korkusuz naralar,
talihsiz feryatlarla ağız ağza dolu. Her taraf toz-duman…
Bir yaprak düşüyor içime, sararmış, kuru… Bir
başına düşüş, gönül ülkeme serapa sonbaharı getirmeye yetiyor. Yeni yeni
başlayan soğuklarda haddinden fazla üşüdüğümü hissediyorum işte o an…
Bulutlar kaplıyor birden içimi. Sisten, kalın,
saten, mat bir beyaz perde çekiliyor dünya ile aramıza. Kendimden kaçmama
yardımcı olmuyor görüntüler. Bedenin daracık hücresinde, başım avuçlarımın
arasında, bilmediğim suçlarıma verilen bilmediğim bir cezanın infazını bekliyorum
ümitsizce.
Bir yağmur bastırıyor içime durup dururken. Ben
yağmura aldırışsız, ben sırılsıklam yürüyorum bir tarla yolunda, topraktan
buğulanan bereketi ruhumda duyarak.
Yağmur sağnağa dönüşüyor birden. Handiyse insanın
gözlerini kapacak şimşekler çakıyor yağmurun arasından. Göklerin, dehşetler
saçan gökçek kırbaçları şaklıyor, çıplak ve ıslak arzın üstünde.
Bir güneş açıyor içimde sonra. Pırıl pırıl ve
canlı ışıklar parlak umutlar yüklü. Kesilmiş olsa da derinden derine yağmurun
uğultusu var kulaklarımda hala. Sükût o içli, o ruha işleyen eşsiz bestesini
icra ediyor şimdi.
Karlar uçuşuyor içimde bazısı. Havada beyaz
tüyler gibi uçuşan mütereddit taneler konmak için yer beğenmekte kararsız
sanki. Onların bu kararsız hali, hüzne bahane arayan gönlüme hemencecik
aksediyor. Gecikmiş kararlar büsbütün çıkmaza giriyor.
Bir de bakıyorum; nerden peyda olduğu bilinmez
bir hortum girdabına çekip alıyor beni. Karşı koymak anlamsız. Dönüyorum, her
şey dönüyor…
Olan oluyor ve gökler öfkeleniyor ansızın. Buzdan
bombalarla gazap yağdırıyor yer ehline; doludur yağan, dalda çiçek perişan,
tomurcuklar darmadağın, ekinler yerle bir…
Kâh bir rüzgâr esiyor içimde serinden, saçları
dağıtıp dalgalandırıyor. Nazlı nazlı salınıyor bir kavak, tatlı tatlı
hışırdıyor yapraklar. Ve kâh çöle kesiyor içim, yüreğim kavruluyor kızgın güneş
altında.
Yürekteki yangın dili de tutuşturur,
Kelimelerim onun için ateş soyludur.
Harika bir yazı, ifadeler benzetmeler harikulade.
YanıtlaSilOlayların tarifi ve sıcaklığı müthiş Emeğinize sağlık
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederiz, Sağlıcakla..
YanıtlaSil