Biz neden çayı şekersiz içeriz bilir misin? Neden süslü, porselen
fincanlarda değil de ince belli cam bardakta? Çay kaşığın sesini neden bizden
duyamazsın? Yanına neden pasta-kek değil de limon isteriz? Neden lüks, pahalı
cafelerde değil de sahil kenarında, salaş çay bahçelerinde otururuz?
Biz çayı şekersiz içeriz. Dostun muhabbeti, gülümsemesi
tatlandırır yüreğimizi. İnce belli bardakta içeriz. Sıkıca kavrayıp hissederiz
o çayın vereceği hazzı, lezzeti. Sohbetin koyuluğunu bölmesin diye duyulmaz
bizden kaşık sesi. Limon isteriz yanına. Açsın diye muhabbet yolu enfeksiyonumuzu,
alsın acımızı, içimizdeki o malum derdi. Bir tek semaver isteriz. Gerek yok cebe-cüzdana, yeter bize gönlümüzün
zenginliği.
Çay kullanımının Türkiye’de uzun bir geçmişinin olması,
Türklerin kendi çay kültürlerini yaratıp geliştirmelerini sağlamıştır. Çay
yalnızca evlerde değil, çayhanelerde, çay bahçelerinde, kıraathane ve
kahvehanelerde de içilmiştir. Zamanla, Türkiye’de çay kullanımı giderek kahve
kullanımının önüne geçmiştir. Bugün ise, ülkemizde çay, sudan sonra en çok
tüketilen içecektir. Bu durum doğal olarak zengin bir çay kültürünün oluşmasına
yol açmıştır.
Çay, türkülere, manilere, bilmecelere, tekerlemelere girmiş,
şiirlerde, hikâyelerde, romanlarda çaydan söz edilmiş, ressamlar çay kültürünü
işleyen resimler yapmışlar, karikatüristler çayla ilgili karikatürler
çizmişlerdir.
Kültürümüzde ve edebiyatımızda bambaşka yeri olan çay! Bir
bardağına kendimizi koyverdiğimiz, rengine ne adlar, tadına ne oh'lar ithaf
ettiğimiz bildiğimiz şu bizim çay...
"Çayın edebiyatı
mı olur?" demeyin. Çaysız edebiyat olur mu? Olmaz olur mu! Ama olmaz olsun...
Tabi bazılarına göre de “edebiyat karın
doyurmaz çay içirir”. O zaman “edebiyatçılar
nasıl para kazanıyor edebiyattan?” diye de sorarlar adama.
Bir bardak çay belki de kendini ifade edebilme yöntemidir.
Söylemek isteyipte söyleyemediklerini yudumlar insan. Şairin dediği gibi; “biz de "özledim" diyemeyiz, oturur
bir çay daha içeriz. Hatta severiz, söyleyemeyiz, bir çay daha içeriz. Utanırız
ağlayamayız, bir çay daha içeriz. Başımız ağrır, bir çay daha içeriz. Gönlümüz
kırılır bir çay daha içeriz. Üzülürüz, seviniriz vesaire.”
Her zaman “ÇAY”dır bizim yegâne yârenimiz.
Şimdi diyeceksiniz ki; “Çay edebiyatı vardır da neden kahve
edebiyatı yoktur? Çaydaki sır nedir?”
Çay kültürümüzde dostluk emaresidir. Dostluk diyince akla
muhabbet gelir. Çay geçmişten günümüze en çok tamah edilen ikram türüdür aynı
zamanda. Misafirin evimize adım atmasıyla birlikte çay suyu da düşer ocağa. Çay
ikram eden bi insandan zarar gelmez. Kötülük yapamaz o. Elleri ayakları titrer.
Çay gibi dumanı başından tüter. Nasıl ki başın ağrıdığında çaresi envai çeşit
ağrı kesici ise; aklın ağrıdığında, gönlün ağrıdığında yegâne çaresidir çay.
Çay sevdadır.
Bir fincan kahvenin de 40 yıl hatırı vardır, derler.
Edebiyata gerek var mı? Onun da edebiyatı var, kahve yalnızların dostudur vs
diye. Çayın kahvenin önüne geçme sebeplerinden ilki iki bardaktan fazla
içilebilmesi. Çay muhabbettir, dostluk, sevgi, aile, aşk vesairedir. Nihayetinde
kahve de çayın samimiyeti bulunmaz bence, rahatlığı ve lezzeti de. Aslında her
ikisinin yeri ayrı fakat çay edebiyatı daha gerçekçi, daha bizden. Denildiği
gibi; çayın kalabalıkla, muhabbetle, insanlarla arası daha iyidir, kahve
yalnızlık ister.
Çay dediğimizin usulü üçtür usta. Çay; üç şeyde yapılır;
ateş, semaver, demlik. Üç şeyde ikram edilir; çay tepsisi, çay tabağı, çay
bardağı. Çayın birçok dilde karşılığı üç harftir! Bir de çay, ‘üç’ün olduğu
yerde içilir! Bir sen, bir seni yaradan, bir de seni seven.
Edebiyatımızda da geniş bir yer bulmuştur kendine çay. Biz
inanan çocuklar, efkârlanınca çay içiyoruz. "Çay
bulaşıcıdır, efkâr da." Diye açıklıyor Bekir Erdoğan.
Bizim insanımız birdir. Aşağı yukarı hepsi aynı dertten
muzdarıbiz. Şairlerimiz, üstatlarımız da bizler gibi. Bundandır çaya yazılan
şiirler, çaya atılan türküler, çaya söylenen maniler. Ve bazen çay;
Umutsuzlukları yeniden demleyip, umuda varmaktır. Şairin de dediği gibi: "Çay içiyorsanız bitmemiş bir şeyler
vardır." Demlenmiş çay gibisi yoktur… Çünkü demlenmiş çay
samimiyettir. Hadi tüm sevdiklerimize çay demleyelim…
Edebıyatımızda çaya yüklenen birçok anlam yazılmıştır. Mustafa
Duman’ın bir kitabı var mesela; Çay Kitabı. Okumanızı tavsiye ederim. Orda
incelikleriyle anlatılmış çay. Örneğin,
Ahmet Yesevî’den günümüze kadar uzanan bir gelenekte çay şifadır. Çayın
hazırlandığı suyu ısıtan semaver de şifa ağıtıcı olarak görülür. Yalnızca
sohbetlerde değil, mevlitlerde, hamam çıkışlarında insanları rahatlatmak için
semaver kaynatılır ve çay verilir.
Semaver bir şifahaneye, dertlilere şifa veren bir manevî çeşmeye
benzetilir. Semaver sohbetlerinde üç ana unsur; saki, gazelhan ve muhibbandır.
Bu sohbetlerde çaya “küçük derviş” denir. Semaverin ise bağrı ateşte yanar.
Musluğundan akan sular ve çaylar, yaşlar, kanlı yaşlardır. Sohbetlerde küçük
çay bardakları kullanılır ve sessizliğin bozulmaması için çay kaşığı
kullanılmaz, çaylar sert şekerle kıtlama olarak içilir. Sessizlik içinde
yudumlanan çay (mey) insanı başka âlemlere taşır. Semaverli çay sohbetlerini
çok seven Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi semaver hakkında şöyle der:
“Semaver yar u
yaranıyla hazır
Çiçek altında
teşrifine nazır
Zaman hoştur, zemin
hoştur, mekân hoş
Bu hoş demde hoş olup
gel misafir”
Nakşibendî sohbetlerinde semaver kaynarken ilâhîler okunur.
Semaver sanki bir darüşşifadır. Ondan verilen çayla ve sohbetin manevî
havasıyla insanlar manevî coşkuya kapılır, ruhları ferahlar.
Tekkelerde çay demlemek bir sanattır. Onların adabı da daha
başkadır. Şimdi burada girmeyelim o başka bir yazı konusu olur. İlerde
inşallah.
Çay demlenmesi gereken bir varlıktır.Çayıdemi bizim derdimizin miktarı, yüreğimizin sıcaklığıdır. Bir dizede; "Sen bir çay demle sıcacık; ben ellerimi, yüzümü, gönlümü, bütün soğuk kalmış yanlarımı alıp geleyim." diye geçiyor çayın demlenmesinin anlamı. Sallama çay yapılan evlerde mutsuz insanlar yazar diyor bir Üstadım. Mesela ne diyor Nazan Bekiroğlu; “'Çayın
miktarına en uygun su miktarını kestirebildiğin de sen de çay da demlenmişsin
demektir."
Ey Allah'ın kulları, tamam çay için, namaz kılın ama isim
vererek dua edin. Bilmez misiniz çayın derdi muhabbettir. Eskilerin dediği gibi
“Es sohbet-ü bila çay, kes sema-i bila Ay.” Yani “Çaysız sohbet aysız gökyüzü
gibidir”. Çay içmek kendinin padişahı olmaktır. Çay'ı israf etmeyiniz, sonra
Çay'pılırsınız vallahi. Allah hepinizin ömrüne demlikler dolusu çayı
şenlendirecek muhabbetli insanlar nasip etsin.
Bu ve bunun gibi birçok dizemizde geçerken duygularımıza tercüman
oluyor çay. Mesela aşağıda hemen diziyorum örneklerinden birkaçını; size keyifli
okumalar. Sağlıcakla, çaydaninsanlara selam olsun…
“Masada çay bardakları
ve ellerin olsun yeter”- Tarık Tufan
“İki çay söylemiştik
orda, biri açık, keşke yalnız bunun için sevseydim seni” - Cemal Süreya
“Ve oturdu mu bir masaya, hakkını verir çay
içmenin.” - Cahit Zarifoğlu
”Biz, çayın yalnızlığa
iyi gelen tarafını da severiz.” - Oğuz Atay
“Doldur ki nûş edeyim
safi şekerli çayı. Her dertlere devadır tebdil eder havayı”- Haydar Efendi
“Haydi iç de çay
koyayım.”- (Ah Muhsin Ünlü )
“Ve hala ince belli bardakta
içilen çay tüm felsefe, poetika ve kuramların üstündedir. Çay duyguların sıvı
halidir.” -Bekir Erdoğan
“Ama bu kente gelirsen
unutma beni ara, sana bir çay ve temiz yaralar ısmarlarım.” -Osman Konuk
“Bizim içtiğimiz çay
da çaydır. Çarpık dudaklı ezik gözlü allı mavili çaylar. Vadilerden renkli
yağmurlar gibi gelir. İçtiğimiz çay.” -Sezai Karakoç
“Çayın rengi ne güzel.
Sabah sabah, açık havada! Hava ne kadar güzel! Oğlan çocuk ne kadar güzel! Çay
ne kadar güzel!”- Orhan Veli Kanık
“Çay içiyoruz; mutlu
bir sessizlik içinde.” -Cevat Çapan
“Günün aydın, akşamın
iyi olsun” diyen biri olmalı. Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil. Demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına
yudumlamak doyasıya. Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?” diye soran bir ses olmalı
ya ara sıra…” -Can Yücel
“Biriniz birkaç yıldız
taksın gökyüzüne, biriniz çay hazırlasın, biriniz akşam olsun.” -Mevlâna İdris
Zengin
“Basit yaşayacaksın
basit. Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit. Çay, Simit ve Peynirle.”-
Nazım Hikmet Ran
“Çekti ayakları
kahveye vardı. Açtı tabakasın, sigara sardı. Daldı. Neden sonra garsonu gördü; ‘Çay’
dedi, yutkundu, eğdi başını.” -Abdurrahim Karakoç
“Ömür bir çay içimi kadar zaten.” -Umay Umay
“Şimdi ölsek; en fazla
kahvede çaylar soğur.” - Yılmaz Odabaşı
“Soğuyan bir bardak
çaydır benim ömrüm.” - Nevzat Çelik
“Yazsam okusam, okusam
yazsam, biri devamlı çay verse bana.” - Ömer Lütfi Mete
Hıncım bana kalsın
gayrı sen yalnızlığımı götür. Bana çay demlemeyi öğret; elimi yüzümü yıkamayı, ağzıma
rakı koydurma. -Ahmet Oktay
“Çay içiyordu. Sıkılıyordu.
Hamamda şarkılar söylüyordu görüntüm. İşbaşı yapıyordu çalıntı zamanlarda.”
-Altay Öktem
“Bütün gün kahvede
oturdum yedek kulübesinde ve bir kardeşim saf dışı kalsın diye çay söyledim
kahveden.” -İbrahim Tenekeci
“Seni çay içerken
izlemek, seni çay doldururken, seni demlerken çayı; kimseler inanmasa da
düpedüz sevap.” -Alper Gencer
“Dans eden bir kadının
ayak bilekleri gibidir, Judy Garland gibi çay. Kan gibi çay.” -Sezai Karakoç
“Çaycı getir ilaç
kokulu çaydan. Dakika düşelim senelik paydan.” -Necip Fazıl Kısakürek
“Biraz çay soğuklarda.
Ne kadar acı şu dünya” - Behçet Necatigil
“Bir bardak demli çay burukluğu
gibi kalsın, gecenin ve sabahın tadı yaşasın anılarımızda.” -Ahmet Telli
“Her gülümseyişinde
tüm ülkeye çay ısmarlayayım, seninleyken bir yudum çay zenginleştirilmiş
uranyum gibi enerji veriyor bana Şebnem.” -Murat Menteş
“Çay henüz her şey
bitmedi demektir.” -Cezmi Ersöz
“Çay içmeye gidenler
vardı akşamüstü, parklara gidenler de. Duruma uymak kısaltıyordu günlerini
artamayan eksilmeyen bir hüzünle…” -Turgut Uyar
“Aşkınla demlenmiş
sıcak bir çay içmeliyim. Küfürler saçıp etrafa, belalara bulaştırmalıyım ağrılı
başımı. Yokluğuna alışmamalıyım.” -Tarık Tufan
“Bir çay yalnızlığı
emirgân’dan öteye değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın.” -Attila İlhan
“Adın üç kere geçti
saçma sapan bir filmde. Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu. Otoban
dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime. ‘Anne’ dedim, ‘hadi çay koy da içelim.’… “
-Ali Lidar
okurken aklima gelen:
YanıtlaSilhttp://www.youtube.com/watch?v=w3MMbvh-vmE
muhabbetle,
Sevdiğimiz güzel bir parçadır, başka bi yazımızda da kullanmışlığımız olmuştur. Muhabbetle.
Sildeğerli paylaşımlarınız için teşekkür ederim takipçiniz olmaya devam edeceğim...
YanıtlaSilDeğerli yorumunuz için gönülden teşekkürler, elimizden geldiğince devam edeceğiz, sağlıcakla...
Silramazan ayındayken sınıfta blog yazınızı işledik gayet güzeldi ancak iftarda bize çay borcunuz var ısparta sütçüler fevzi erinç çok programlı anadolu lisesi 9 al 20 kişiyiz :)
YanıtlaSilMerhabalar; öncelikle beni çok mutlu ettiniz, değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim. Borcumuza sadık insanlarızdır, sözümüz olsun üstelik bir demlik çay. Tüm öğrencilerimiz gözlerinden öperim, Isparta'ya çok selamlar. Sağlıcakla.. :)
SilÇok teşekkür ederiz. İçmiş gibi olduk. Isparta Sütçülerden selamlar sevgiler.
Silİletişim adreslerimizden muhakkak bize ulaşmanızı rica ediyorum;sağlıcakla.
SilÇay'ı okurken çay içesim geldi ::))
YanıtlaSilSonra yıllar önce kaleme aldığım şiiri hatırladım.
Ve
Tam da yorum ulur şiir Çaya dedim.
İyi demiş miyim?
Hadi birlikte okuyalım.
ÇAY
Alamaz hiç kimse
Akşam beşteki
Yerini
Hiçbir renk veremez
Tavşankanı rengini
İnce belinin sıcaklığı
Hala avuçlarımda
Teninde dolaşır elim
Uslu durmaz parmaklarım
Bakışın Şeffaf
Dayanılmaz
Alev, alev
yakar leblerimi yakar
Gözlerim
O eşsiz rengi
Uzaklarda değil
İmbat’ın estiği
Kordonda
Gözlerinin içinde arar
Necati Kavlak
Kayıt Tarihi : 21.7.2009