İçimde garip, değişik bi' his. Yüreğim kuş olmuş sanki kanat
çırpıyor. Hayırdır inşallah...
Papatyaları sevin. Umut vaat eder kalplere papatyalar. Huzur
verirler, sakinleştirirler. Papatyalar kadar hiçbir şeyi sevmediğim doğrudur.
Elimden gelse papatyalar koyacağım elimin değdiği her yere.
Sokrates'in yanından geliyorum Akropoliste oturup tartıştık.
Benim varolmadığımı kanıtladı moralim çok bozuk. İnsan bazen yaşanmışlara değil,
yaşanamamışlara yazar! Ben gidene değil, beklenene yazıyorum. Tanımayanlar
sakin biri olduğumu, arkadaşlarım agresif olduğumu, en iyi arkadaşlarımsa
tamamen deli olduğumu düşünüyorlar. Sürekli gülüyorum, umursamıyorum falan ama içimde
biriktirdiklerim bir gün pekmezimi akıtacak gibi geliyor, dur bakalım ne zaman.
Merhem kullanmamam yaralarım olmadığı anlamına gelmez. Olsun.
Merhem kullanmamam yaralarım olmadığı anlamına gelmez. Olsun.
“Fe inne meâl usri yûsra.”
Belki de ben de her sabah yanlış bi' çöl masalına uyanan bi'
Leyla’yım? Kurgular kaptan, insan beyninin küçük yanılsamaları. Uçtuğunuzu
zannediyorsunuz ama aslında askıdasınız. Bir şeyler var ama hiçbir şey yok.
Papatya olmak istiyorum bayım; ama çabuk ölmek istemiyorum. Papatya
açtım. Artık her şey tamam. Papatyalar kokmaz diyorlar. Yanlış. Gün doğumunda o
kadar güzel de kokarlar ki; koklamaya doyamazsın… Papatyalar koparıldıktan
sonra kokarmış bir de. Papatya olmak istiyorum bayım; ama bizi koparsınlar
istemiyorum.
Ben sanırım yaşlanınca şu kabına sığamayan, çatlak ihtiyarlardan
olacağım. Durumlar böyle gösteriyor. Tam anlamıyla bir zaman fukarasıyım çünkü.
İki elim, bir kafam var, vaktim de dar. Ama daha yapmak istediğim dünyalar
dolusu en bi' sevdiğim şey mevcut.
O kadar yorgunum ki konuşmam gereken anlatmam hatta kavga etmem gereken her şeyi tamam diye kestirip atıyorum. Anlatılacak hüzünlü bir hikâye yok aslında. Herkes dipte ama kimsenin üstünden gemi geçmiyor. Zaten buraya yaza yaza iyice kafayı yedik. Olsun. Anlamlandıramadıklarınızı anlıyorum. Hislerin de kokusu var mesela ama sizi buna inandıramam o ayrı. Hisleri kuvvetli olanların en nevrotik yanıdır, hissizleştiğini hissetmek.
O kadar yorgunum ki konuşmam gereken anlatmam hatta kavga etmem gereken her şeyi tamam diye kestirip atıyorum. Anlatılacak hüzünlü bir hikâye yok aslında. Herkes dipte ama kimsenin üstünden gemi geçmiyor. Zaten buraya yaza yaza iyice kafayı yedik. Olsun. Anlamlandıramadıklarınızı anlıyorum. Hislerin de kokusu var mesela ama sizi buna inandıramam o ayrı. Hisleri kuvvetli olanların en nevrotik yanıdır, hissizleştiğini hissetmek.
“La tahzen! İnnallahe meana.”
La tahzen; başın yerde, ellerin böğründeyse çaresizlikten,
bir büyük teselli kapısının önündesin demektir.
La tahzen; sökülüyorsan içinden böyle yaprak dökmek misali, bahar gelsin diyedir.
La tahzen; sökülüyorsan içinden böyle yaprak dökmek misali, bahar gelsin diyedir.
Denedim. Kin tutamıyorum ben. Sıkılıyorum, unutuyorum; uykum
geliyor bi' kere. O hiçbir şekilde getiremediğim, gelmeyen uykum kuş oluyor
gelip konuyor göz kapaklarımın, kirpiklerimin üzerine. Belki de dünya,
kirletilmiş aşklar coğrafyasında hala temiz kalabilen ama nerede olduğunu
bilmediğimiz insanlarla doludur?
Züleyhaca bakışlarıma Yakubca kör kaldım. Ey ahmak yüreğim,
Kuyudan gelen her sesi sen Yusuf‘tan mı sandın? İlk aşk, ağırlık yapan ruhunu
çıkarıp başkasının avucuna koymaktır. Sonrası, kayıp olan ruhunu aramaktan
ibaret. "Bir kalbiniz vardı, onu hatırlayınız" der Zarif Adam.
Görüşler farklı olsa da şiire bulaşan insanları sevmeli.
“Biz birlikte çok güzeliz. Ben sensizliği öğrenmek istemiyorum
ki sende bensizliği öğrenme” dedi adam; “ben eskiden öğrenmiştim unutmamışım demek
ki” dedi kadın…
İşte bunlar hep ayrılık, iki satır özünde sevda.
İşte bunlar hep ayrılık, iki satır özünde sevda.
Bir sokakta sevdiğiniz biri yaşadığı zaman orası bir dünya
olur.
Susarak sevilmez. Ne yapacaksın sevecek yerlerinin turşusunu
mu kuracaksın? Beynimin en kullanmadığım kısmı, seni bundan sonra asla bırakmamam gerektiğini
söylüyor. Yok yere hasret koyma aramıza, durduk yere iş çıkarma başımıza. Ben
ömrümce seni özledim. En yakınımdayken yüz yıllık hasret nasıl konur sende
gördüm. Çok sevdiğim bir kitap gibisin; biran önce her şeyi okumak istiyorum.
Ama bitsin istemiyorum.
İnanmak isteyen insandan daha aptal bir şey yok şu hayatta...
Konduramıyorsun çünkü... Düşünsene onu çok seviyorsun; o kötü biri olamaz, olmamalı
ama sevmeye devam ediyorsun bakışlarını, ellerini, baktığı her şeyi. Sorun ne
biliyor musun; eğer sen zannettiğim adam değilsen, şu hayatta nefret edeceğim
çok şey var demektir. Yürüdüğüm yollar, dinlediğim şarkılar, tenine değen güneş,
seni sen yapan, senin sevdiğin her şey; ben dahil, her şeyden nefret edeceğim ama
devam edeceğim sevmeye çünkü insan devam eder.
Sen benim kabul olunmuş duamsın, en bi’ sevdiğimsin;
İstanbul güzelse senin yüzünden. İçimdeki bu edebiyatın mimarı sensin; en bi’
sevdiğimsin. Senin o yüzümü gülümseten sözlerinden öperim. Seni bana sevdirene
emanet ol. Sanki baştan aşağı şükür doluyum öyle ki şu an zaman durabilir o
kadar mutluyum.
Mavi ve Papatyanın anlamını sorsan bilmezler dile
getiremezler ama maşallah herkes Mavi ve Papatya aşığı. Olsun. Bir fincan
papatya iyi gelir umutlara. Papatyaları sevin. Papatyadır bizi aşka bağlayan,
yeri gelince ayrılmayı sağlayan. Papatyalar diyorum bayım… Neden bu kadar
güzeller ki? Ve siz, neden zihnime misafir olmaya geliyorsunuz aklınıza
estikçe?
Ben sizi papatyaları sever gibi seviyorum. Sizinle gökyüzüne
papatyalar eksek diyorum. Bu mevsimlerde papatya açmayı severim. Görmez kimse
içimdeki papatya bahçelerini. İçimdeki solmuş tüm papatyalara bir bir can
verdiniz siz. Şiir kadar saf, papatya kadar güzel sizi sevmek. Nasıl da
başlı başına huzursunuz. Gidelim mesela sizinle uzaklara; papatya dolu bir yere
gidelim. O gün, o şiiri okurken de söylediğim gibi “göğe bakalım.” Tepemizde masmavi
gökyüzü olsun sonsuz, bir yanımızda da maviliklerden deniz uçsuz bucaksız, bir de kıpkırmızı çayımız ve aşk kokan kitaplarımız… Öylece yaşlanalım…
Sakalları şiirle karışık, kitap kokan, rüzgârla konuşan adam...
Ve “Papatyalar da sevdaya dahil".
Mükemmel keyifle okudum. Sanırım duygusal olduğum zamanlarda burayı ziyaret edeceğim.
YanıtlaSilDeğerli yorumunuza teşekkürü bir borç biliriz. Her daim bekleriz. Sağlıcakla...
SilHepsi diziden mi yoksa sizinde katkiniz var mı çok bilemiyorum , belki diziye bir yerden aktarılmıştır , her neyse , net olan bişi var ki o da çok güzel oluşu , ellerinize sağlık :)
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürü bir borç biliriz öncelikle, yüreğinize sağlık. Sağlıcakla.
Silher zaman gelir gider okurum yazdıklarını :) alışılagelmişlerden çok farklı insanın duygularını aktarman çç
YanıtlaSilTeşekkürler, bir nebze olsun tercüman olabildiysek ne mutlu bize. Sağlıcakla.
SilÇok değer verdiğim insandan duyduğum,kendi sesinden dinleyip daha çok sevdiğim yazı. Sanırım her gece burada olacağım.
YanıtlaSilDeğerli yorumunuza çok teşekkür eder, her daim bekleriz. Sağlıcakla...
Sil