Tarık BUĞRA'nın “Osmancık” romanı, 1983’te Tercüman’ın 1-111
sayılarında tefrika edildi. 1983'te Ötüken Neşriyat 436 sayfalık baskısını
yapar. 1985,1987’te yeni baskılar izledi. Eser, 1983 Türkiye Millî Kültür
Vakfı'nın edebiyat dalındaki ödülüne lâyık görüldü. Dinçer Sümer, romanı
oyunlaştırır. Şubat 1985'ten Devlet Tiyatrolarında sahnelendi. Tarık Buğra’nın
yazdığı dizi senaryosunu TRT adına Yücel Çakmaklı yönetir ve “Kuruluş” adıyla 1988’de gösterilir.
Osmancık, “Tarihin en uzun ömürlü, en büyük devletini kuran
irade, şuur ve karakter”in Tarık Buğra’nın yorumuyla romanlaştırılmasıdır.
“Ben, yola, bir görüşü veya yorumu savunmak veya aşılamak için çıkmadım. Bunu
hiçbir romanımda yapmadım. Sadece konuyu anlamaya ve anlatmaya çalıştım.
Anladığım gibi anlatmaya çalıştım.” diyen Tarık Buğra, Osmancık’ı da aynı
anlayışla ve “Osmanlı’nın sırrı nedir?” sorusundan yola çıkarak yazdığını
söylüyor.
Bu nedenle, romanda Osmanlı Tarihi ile birtakım
paralellikler veya zıdlıklar bulunsa da -ki, bunlar önlenemez-
karşılaşacağınız, “Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana;
güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle,
yanılgı bize, hoşgörmek sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler,
uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom
ağız bize haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Osmancık; bundan böyle, bölmek
bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize, rahat
bize, uyarmak, şevklendirmek, gayretlendirmek sana” gibi sözler, aslında,
hiçbir tarih kitabında bulamayacağınız, yalnızca romancı Tarık Buğra’nın, Kayı
Boyu’ndan Osmanlı imparatorluğu’na götüren karakteri ve anlayışı ortaya
çıkarmak için Ede Balı’ya söylettiği nasihatlardır.
Osmanlının kuruluşu ile ilgili romanların başında gelen
eserlerden biriside Tarık Buğra’nın Osmancık adlı eseridir. Bu eserde Osman
Bey’im çocukluk döneminin sona ermesi ve gençlik döneminde karakterinin
oturması işlenmiştir. Ertuğrul Bey’in küçük oğlu olan Osman Bey eğlenceyi seven
ve amaçsız yaşamayı tercih eden bir genç olarak yaşamaktadır.
Onun bu yaşam şekli Şeyh Edebali tarafından eleştirili ancak
Osman Bey buna anlam veremez. Daha sonradan Osman bey bu adamın kızına aşık
olur. Ancak Şeyh bu evliliğe müsaade etmemektedir. Bu olanlardan sonra neyi
eksik yaptığını anlamaya çalışır ve bu sırada karakterinin oluşu işlenir. Artık
Osman eski Osman değil Osman Bey’dir.
Bundan sonra Osman Bey’in liderlik vasıflarını nasıl elde
ettiği, nasıl ve ne yönde kullandığı konu edinmiştir. Kitap tarihi bir roman
olduğu kadar psikolojik bir roman olma özelliğini de taşımaktadır. İçerisinde
bolca savaşlara da yer verilmiştir. Romanımızın baş karakteri olan Osman Bey’in
hayatının son bulması ile birlikte romanımız da sona ermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder