Bir kitap okurken en çok önem verdiğim kısım hayalimde
canlandırabiliyor olmamdır. Kitabı okurken sanki roman yazarı veyahut olayların
başkahramanının kankisi gibi kendinizi hissedebiliyorsanız hayal dünyasının
vermiş olduğu zevk sınırının doruklarına çıkmışsınızdır demektir. Satır satır
dolaşırken çevrenin varlığını gerçekten hissedebiliyorsanız ve kahramanların
karakterlerini zihninizde yaşama kavuşturuyorsanız o zaman romanı diğer
romanlarla yapılan maçta 1-0 galip başlatabilirsiniz. Bunu başarabilmenizin
yolu da yazarın çocuksu ruhu sayesinde olduğunu düşünüyorum. Bir başka başarıya
giden yol ise üsluptur. Üslubun özgün oluşu o kitabı tatlı kılar. Okurken
kendinizi tatlı yiyormuşsunuz gibi hissetmenizi sağlar.
İhsan Oktay Anar kelimeleri kuyumcu gibi işliyor, dokuyor,
havaya atıp tutuyor. O nefis Osmanlıca hâkimiyeti, Türkçe bilgisi ve benzersiz
üslubuyla bizi mest ve meftun ediyor.
Kitap üzerine konuşmadan önce şunu belirteyim: Anar, sanat
üretmeden tenkit edenlere, üretmeden tüketenlere, üretmeden büyüklenenlere
karşı eleştirisinin dozunu arttırmış. Yedinci Gün’de sanat dünyasını üretenler
ve tüketenler olarak ikiye ayırmıştı ki burada münekkitleri ve tüketenleri de
ikiye ayırıyor. Bacaklarından…
Ustaca yazılan ve okuyucunun sıkılmasının neredeyse imkansız
olduğu eserlerden biri de İletişim Yayınevi tarafından 2014 yılında 1. basımı
gerçekleştirilen “Galiz Kahraman” isimli romandır.
Galiz Kahraman isimli romanında her eserinde olduğu gibi
insana kendi kültürünü ve yaşantısını sevdirmeyi başarmış ve ne kadar zarif bir
yaşam içinde olduğumuzu hatırlatmış lakin kaba bir yaşamın, Argo yaşam
tarzının, kopilliklerin, bıçkın delikanlılıkların, meczupluğun, hovardalığın ve
daha nice köftehorluğun aslında daha zevkli olduğunu ve daha neşeli olduğunu
bir kez daha hatırlatmıştır. Evvelden Osmanlı döneminde geçen kitaplar yazmış
fakat bu kitabında ise Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bıçkınlığı anlatmaktadır.
İhsan Oktay Anar’ın yeni kitabı Galîz Kahraman, unutulmaz
kahramanı İdris Âmil Efendi Hazretleri ile karşımızda... Bu seferki
karakterimiz İdris Amil Efendi adında kendini beğenmiş lakin başkaları
tarafından beğenilmeyen bir delikanlıdır.Hem çok sayıda hayranı olan, hem de
kült bir yazarın tutkun okurlarına sahip İhsan Oktay Anar, iki yıllık bir
aradan sonra Galîz Kahraman ile hasret gideriyor. Bizim kuşaktan kalanlar bilir
ama diğerleri için “galîz”in anlamını TDK Sözlüğü’nden naklen bildirelim: “Kaba
ve çirkin, iğrenç.”
Galiz Kahraman , İhsan Oktay Anar Bey in okuduğum 3.kitabı.
Diğerleri gibi bu kitabı da okurken hiç bitmesin istedim. Kahramanımız İdris
Amil Efendimize yeri geldi kızdım, yeri geldi acıdım kimi zamanda
etrafımdakilerin şaşıran bakışları arasında çok güldüm. Kesinlikle okunması
gereken bir kitap, eğer İhsan Oktay Anar'ı ilk defa okuyorsanız inanıyorum ki
sizde bağımlısı olacak ve her fırsatta çevrenize O adamdan bahsedeceksiniz.
Bu kitap, Osmanlı limon şerbeti eşliğinde "vay
namuzsuz, seni gidi seni, aaaa vallahi doğru, yahu bu bir yerlerden tanıdık
geliyor, Allah cazırtını versin" diyerek okuduğunuz, sağını solunu çizip
yıldız koyduğunuz, dönüp dönüp tekrar göz gezdirdiğiniz bir kitap. Sevin
Okyay'ın dediği gibi mest oldum. Kitabın içine girdim, her karakterinin
çevremde yaşadığını hissettim, güldüm, kahkaha attım, tebessüm ettim,
kıyasladım. Gönlümü hoş etti, tadı damağımda kaldı. Bir kitapdan başka ne
beklenir ki... Sayın Anar'a selamlarımla, umarım hep yazar ve ben de
yazdıklarını okuma fırsatını bulurum.
İhsan Oktay Anar, Galîz Kahraman adlı yeni romanında sıra
dışı kahramanı İdris Âmil ile tanıştırıyor okuru. Bu güvenilmez kahramanın
arayışları, Osmanlı Devleti ve Türkiye’nin modernleşme çabaları, daha doğrusu
eğreti modernleşmesi üzerinden okunmaya elverişli.
İhsan Oktay Anar 1995’te Puslu Kıtalar Atlası’yla çıkageldi
ve o günden beri çağdaş edebiyatımızın en ‘tuhaf’ eserlerini veriyor. Hulki
Aktunç erken saptamıştı: “Tarihsel romanlar mıdır Anar’ın yapıtları? Hayır,
romanlardır. Tarihsel olan’dan yeni bir roman çıkarmak, romanı da yeniden
tarihselleştirmektir ama.” Anar’ı, tarihi dilediğince eğip büken, gönlünce
değiştiren haylaz bir vakanüvis olarak nitelemek mümkün, üstelik bunu yaparken
edebiyatın parametreleriyle de oynuyor. Galîz Kahraman’da, uzağında durduğu
edebiyat camiasıyla, hatta etkilendiği cümlelerin altını çizen duyarlı okur
profiliyle dalgasını geçerek başlıyor işe. Bir romanın ilk cümlesi çok
önemlidir, mutlaka vurucu olması gerekir gibi bir klişeye nasıl cevap vermiş,
girişte apaçık görülecektir:
"Hüüüüüüüüüpppp Jittttttt Nah-haa!"
Kitapta ara ara bu nidayı yani seslenişi duyacaksınız. Bu
sesleniş efendi hazretleri İdris Amil’in seslenişidir. Genç bir delikanlı olan
İdris Amil, manita avlamak adına bir plan çizer ve bunun için ünlü olması
gerektiğini kafaya koyar. Bu sebeple önce Külhanbeyi olmak ister, sonra artist
olmak, sonra şair olmak , hırsız olmak ister fakat talihinin bir türlü yaver
gitmediği bir kahramanımızdır. Bu kitapta kahramanımızın başından geçen
trajikomik olaylar anlatılmaktadır. Bazen İdris Amil’e bahtsızlığından dolayı
üzülüyorken bir satır sonra küfür ettiğiniz olabiliyor. Devrin önde gelen
külhanbeyinin kız kardeşine yamuk yapmadığı halde yapmış gibi gözüküp zorla
evlendirilmesi sonra kendisinin hırsızlık için müteahhit efendinin evine
girmesi ve tırlak dayısının aşkından yanıp tutuştuğu kıza aşık olması yüzünden
dayısının tımarhaneye gitmesini sağlayan bir velet.
Efendi hazretleri her şey ters giderken son umut olarak
yazar olma girişimine girip edebiyat hırsızlığı ile ün yapmak istiyor ve Muhtar
Lüpen denen hırsızlar liderinden yardım istiyor. Muhtarda bunu dolandırıp
kendisi ünlü olunca İdris efendi iyice yıkılıyor. Son olarak Aşık olduğu kızı
da Muhtar Lüpen’in yatağında yakalayınca iyice batıyor. En sonunda mı?
Okuyun görün.
İhsan Oktay Anar kelimeleri kuyumcu gibi işliyor, dokuyor,
havaya atıp tutuyor. O nefis Osmanlıca hâkimiyeti, Türkçe bilgisi ve benzersiz
üslubuyla bizi mest ve meftun ediyor. Ya çoğunluk gibi mi yazsaydı?
Neuzübillah!
Adam 1 yıl içinde ikinci kitabı yazdı, bunda sıkıntı
olabilir demeden alın okuyun derim. Aynı Anar mizahını 95 yaşında, padişah
gideli 20 yıl olmuşken halen Tanzimat Fermanını baz alarak duruşmalara giren
avukatta bulabileceksiniz mesela, kısa yoldan para kazanmaya çalışan
lokantacılarda, çakma Kasımpaşa delikanlılarında...
Çok eğleneceksiniz. Ömrüne bereket İhsan Hocam...
-Arka Kapak
Bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesidir bu.
O hem herkes hem de hiç kimsedir. dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü,
tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim
işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir
evrenin engin ve derin merkezi olarak insan olmanın, "olmasa da olur"
halini icrâ etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir
tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır.Sıradanlığın üst insanıdır o. Asiliğiyle
asilleşememesi umrunda bile değildir. Onun umrunda olan tek şey, sadece ve
sadece kendini algılamak, kendi küçük âlemine sığan kainatı kabul etmektir. Çünkü
bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder