Kar devam ediyor önümüzdeki günlerde Sibirya soğukları da
gelecekmiş. Bu daha fazla kar manasına geliyor.Şuan; elimde kahvem, masamda
kitaplarım, camın önündeyim ve kulaklarımda kocaman sevdiğim şarkılar..
Hayatımın vazgeçilmezlerinden biridir kar. Kış demek kar
demektir benim için. Karsız bir kış düşünemiyorum nedense. Soğuğu ve yağmuru
kıştan saymıyorum. Bir kışsever olarak sıcaktan çok soğuğa, kara
düşkünümdür. Aşırıya kaçıp, zarar vermediği sürece güzeldir kar. Bir kar
tanesini elinize alıp dikkatle baktığınızda ne kadar ince ve zarif
şekillerinden oluştuğunu görürsünüz. Karın altında sessizliği ve adımlarımın
çıkarttığı sesi dinleyerek saatlerce yürüyebilirim karın altında.
İstanbul ne güzeldir karda. Nazlı bir gelin gibi süzülür
gözlerimin önünde. Galata, Eyüp, Çamlıca,Kadıköy, Beşiktaş eski yeni her
semtinin ayrı bir güzelliği vardır. Çirkinlikleri de bir süreliğine örter kar.
Güzeldir karda şehir hatları vapuruna binip Boğaz'ın donuk mavi sularında bir
yakadan diğer yakaya geçmek. Kıyıları seyrederek sıcak çay yudumlamak.
Ya da Haydarpaşa'dan trene binip (ki artık çok az kaldı
bitmesine) raylar boyunca sallana sallana gitmek. Şehri birde tren camından
görmek. Sonra eski kırmızı tuğla duvarlı bir istasyonda inip tekrar geri
dönmek.
Ya da kendi evinizin camından mis gibi Türk kahvesi veya
dumanı üstünde yeni demlenmiş çay eşliğinde seyretmek lapa lapa yağan karı.
Belki sevdiğiniz bir kitabı okumak, bir film seyretmek.
Yahut evinde sıcacık soba (kalorifer) yanarken kulağınızda onun çıtırtısına eşlik eden güzel bi ezgiden başka çıt çıkmayan odanızın camının önünden ellerinizde kokusuyla başınızı döndüren en sevdiğiniz bardağınızda sıcacık kahvenizi yudumlarken yere düşen beyaz kristalcikleri izlemek. Belki güzel günleri hatırlamak, yeni hayaller kurmak ve şehrin işgal edip üzerini örten beyaz örtüde yansımaları fark etmek.
Doyasıya keyfini çıkartmak....
İster bir fincan kahve eşliğinde ister ince belli bardakta bir çay...
Ve sayfalarında kar tanecikleri uçuşan kitapları okumak :)
"Hala Slovenya'da tatil yapıyorum, bol bol kar yağdı,
ışığı ve göz alıcı beyazlığı ile kar artık bakışlarımın bir parçası haline geldi.
Vadiye döndüğümde eminim bunun boşluğunu hissedeceğim.: Doğaya en çıplak
döneminde eşlik eden kahverengi ve grilerin hüznüne katlanmak daha da güç
olacak. Karlı manzaralar bana müthiş bir dinginlik, saygı duygusu veriyor. Ne
tuhaftır, ben bir deniz kentinde büyümeme karşın, dağ bana her zaman çekici
gelmiştir. Konuğu olduğum Mauro, doğum yerlerinin önemli olmadığını, insanların
deniz tipi veya dağ tipi diye ikiye ayrıldıklarını söylüyor. İnsan böyle doğar
ve davranış coğrafi bir yatkınlıktan çok, ruhsal bir yatkınlıktır..."
Susanna Tamaro "Sevgili Mathilda İnsanın Yürümesini
Dört Gözle Bekliyorum"
"Tipi biraz dinmişti. Kar da azalmışa benziyordu. Pek
zor görünmüyordu yolculuk. Taze gübrelerin alaz alaz koyulaştırdığı sokaktan
geçtiler. Çamaşır asılı evin önüne vardıklarında beyaz gömlek yalnızca bir
kolundan kaskatı asılı duruyordu. İç paralayıcı uğultular çıkaran söğütlerin de
yanından geçince kendilerini gene kırların ortasında buldular. Fırtına dinmek
şöyle dursun, hızını daha da artırmışa benziyordu. Kardan yol iz belli değildi,
ancak işaret direklerine bakarak buluyorlardı gidecekleri yönü. Gelgelelim
rüzgarın karşıdan esmesi direkleri görmelerini hayli güçleştiriyordu.
Vasili Andreyiç işaret direklerini kaçırmamak için gözlerini
kısıyor, başını eğiyor, ama yolu bulmayı daha çok ata bırakıyordu. Atta tam
güvenilecek hayvandı doğrusu. Ayaklarının altındaki sert yolun dönemeçlerine
uyarak bazen sağa, bazen sola kıvrılıyordu. Kar ve tipi şiddetini iyice
arttırdığı halde kızaktakiler kah sağda, kah solda işaret direklerini görmeye
devam ettiler..."
Tolstoy "Efendi
ile Uşağı"
"Kar durmuştu. Hafif bir sis yakınlaşmakta olduğum
sarayları ve kuleleri örtmüştü. Sonradan bu sisin, kentin sabah ve akşam
makyajının bir parçası olduğunu öğrenecektim. Onun yanına yaklaşırken, sessiz
ve hüzünlüydü
Prag. Tuhaf atmosferi beni kıskıvrak yakalayıvermişti.
Gözlerim uzaklara gidiyor, bir kule, bir saray parçası, bir değişik gökyüzü
dilimi yakalamaya çalışıyordum taksinin içinden, oturduğum yerden..."
Nazlı Eray
"Kayıp Gölgeler Kenti"
"Sabah daha şehir yeni uyanırken yağan kara aldırmadan
Atatürk Caddesi'nden aşağıya, gecekondu mahallelerine, Kars'ın en fakir
semtlerine, Kalealtı Mahalle'sine doğru hızlı hızlı yürüdü. Dalları kar tutmuş
iğde ve çınar ağaçlarının altından hızlı hızlı ilerlerken pencerelerinden
dışarıya soba boruları çıkan eski ve yıpranmış Rus binalarına, odun depolarıyla
elektrik trafosu arasında yükselen bin yıllık boş Ermeni kilisesinin içine
yağan kara, buz tutmuş Kars çayının üzerindeki beş yüz yıllık taş köprüden her
geçene havlayan kabadayı köpeklere, kar altında iyice boş ve terk edilmiş
gözüken Kalealtı Mahallesi'nin küçük gecekondularından tüten incecik dumanlara
bakıp öyle kederlendi ki gözlerinde yaşlar birikti..."
Orhan Pamuk
"Kar"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder