2 Temmuz 2017 Pazar

Tütünsel Reaksiyon

 
Yolunda gitmeyen bir şeyin huzursuzluğu var üstümde ama neyin yolunda gitmediği hakkında hiçbir fikrim yok. Hani yağdın yağacaksın, yüreğin hep böyle bulutlar bulutlar. Sorun şu ki artık kafamı yastığa koyduğumda hayalini kurabileceğim birşey kalmadı. Ama içim rahat. Böylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşıyor? Kafamın içi gereksiz insanlarla dolu. Biri beni şu iç sesimden boşasın. Vücudum radyasyon üretiyor olmalı, yoksa duygularım böyle biçimsiz mutasyonlara uğramazdı.
Huzursuz uykular uyuyorum uyudukça. Ölmüş bi insandan tek farkım nefes alıyor olmam ve etrafı izlemem. Zaten pek uyuyamıyorum ben. "Insomnia" dedi doktor, "gebermeyesice" dedi annem. İyidir annem. Soğukluk yavaş yavaş yüreğime doğru yükseliyor. Yüreğime değdiği zaman benim için her şey bitecek ve ben ölmüş olacağım.
Herkesin intihar tarzı farklı ama en kötüsü bütün çıkmazları ezberlediği halde o yolda yürümeye devam edenin. Bir gün olacağına inanıp her gününü feda edebilecek kadar vefalı insanları yolundan döndürdünüz. Bu da sizin çıkmaz sokağınız olsun.
Beni alın bu şehirden; ay ışığında bir bahçeye koyun, hanımeli koksun etrafım, bu koku saçlarıma karışsın. Bir müzik olsun, daha önce hiç duymadığım. Hiç bilmediğim yerlere götürsün beni. Gözlerimi kapayayım rüzgarlar essin, kendimi müziğe bırakayım rahatsız ruhum dans etsin. Benim olsun bu gece, o  bahçe ve şu şarkı.
Mağlubiyet: usulca beklerken yüreğindeki burukluğun 'olsun, bu da güzel' dediğin an yüzünde kırgın bir tebessüme dönüşmesidir. Biz üzerimize yıkılacağını bildiğimiz duvarları çiçeklerle süsledik. Bir şeyden vazgeçmek hala ona inandığınız gerçeğini değiştirmez, ne hissediyorsam hala onun peşindeyim sadece çabalamak içimden gelmiyor. Yorucu bir düşten uyanmış gibiyim. Yara derin açıldığında içerde çiçek yetiştiriyorsun. Yeri doldurulamayacak bütün boşlukları yaktım ben. Kendime bile fazlayım. Kuyunun duvarları düz, kuyunun duvarları ıslak. Çünkü siyah bir adam, mavi bir kadın severse; kırmızı olurlar.
Akıl sahnemde canlandı bir perde ve beynimde iki satır; "Bitmemiş türküm benim; korkarım son defa gözlerinden öpüyorum, bu meseleyi içimde mezara götüreceğimi bil." demiştim içimden, hep içimden; çünkü o an sesim boşlukta donup kaldı. "Ne zaman aşk biter, o zaman yorulur insan" demiş Usta, yoruldum ama bu yorulmalar hep yalan. Bir deniz çizmek istiyorum; mavisi yüreğimde, hırçınlığı gözlerimde kalsın. Kapadım gözlerimi yemyeşil yayladayız, tepemizde gökyüzü farzet. Başını dizlerime koymuşsun, dilimizde aynı türkü hayal et.
Günler öylece kendi kendine geçsin diye bir camın arkasında durdum. Bana dokunmasın hiçbir şey, hiçbir şey yaralama merhem olmasın. İyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye bir camın arkasında durup akan hayata ve zamana baktım. Bir zaman öyle bir yanıyorsun ki, sonra kor oluyorsun. Ondan sonra istediğin kadar ağla. Tencereyi ocaktan alıp, suya tutuyorsun hepsi bu. Kuşlar kadar özgür, gökyüzü kadar bensiz bundan gayrı o şehir. Neyse Dökmeye niyetim yok içimi, zor sığdırdım zaten.
Özetle: Ölüm Uçurumu her yıl bir erkekle bir kadını alır. Bu onun değişmez yasasıdır.
Ve bizim oralardan ince bir ses yükselir, bir Karadeniz şarkısı başlar, ömrümüzden alır götürür. Bilen bilir, Karadenizli insanın ilacı köyüdür. Bana İstanbul'da yaşayacak değil, bana benimle Karadeniz'e göçecek adam lazım. Zaman dediğin bir Karadeniz türküsü misali işliyor yüreğe. Deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır. Ve her başlangıç, bizi koruyan ve yaşamamıza yardım eden bir büyü barındırır.
Siz siz olun, herhangi bir hatada, bir tartışmanın ortasında, tüm iyi niyetleri ve yaşanmış güzel şeyleri yok sayan insanlardan olmayın. Bir kadının durmadan bulaşık yıkamasının ne demek olduğunu bilseydiniz, tüm mutfak tezgahlarını kırardınız.
Bunca insan birbiriyle konuşamazken ben neden kendi kendimle konuştuğum için deli oluyorum? Benim içimde çünkü benden dört tane daha var ama size şimdi onlardan bahsetmeyeceğim, bu delilik değil bilin yeter. Evet oturup konuşuyorum kendimle, hani size bahsettiğim şu bahçede: Uzaklara dalışın fark edilip de nedeni sorulmasın diye sürekli hareket halindesin diyorum, susuyorum dinliyorum kendimi. Devam ediyorum konuşmaya; mesela bazı kadınlar pahalı hediyeleri severler, spor arabaları, lüks mekanları, hesap ödeyen abileri. Bağzı kadınlarsa, saçlarının taranmasını severler. Bazıları ayaklarına oje sürülmesini. Bağzıları ise uyumadan önce masal anlatılmasını, gözlerinin içine bakarak gitar çalan adamları. Bazı kadınlar takım elbise severler, kaslı kollar. Bağzı kadınlar oduncu gömleği severler. Ve bira göbeği. Bazı kadınlar kışları kayak yapmak isterler. Bağzıları, Beyoğlu’nda el ele tutuşup közde mısır yemeyi. Bazı kadınlar özel günlerde parfüm hediye eder, bağzı kadınlar her gün aynı ten kokusuyla uyanmak için canlarını verirler. Bazı kadınların telefon rehberleri kalabalıktır. Bilirsin. Diğer bağzıları ise defalarca aynı mesajı okuyup ağlarlar. Bazı kadınlar kızlarla Cadde’de bilmem ne keyfi yaparlar. Bağzı kadınlar evlerinde suyu şişeden dikerek içerler. O bazı kadınlar hiç kaybetmezler değil mi? Onlar hiç beklemezler, bekletirler. Onlar sürüklenmezler, sürüklerler. Ağlamazlar, ağlatırlar. Sen olamadın değil mi, o kadınlar gibi? Hiçbir zaman olamayacaksın da. Zaten, olma da. Çünkü yıllar sonra onlar kocaları kaçamaklar yaparken, evli-bekar hayatlarını hafta sonları alışveriş merkezlerinde mutsuz çocuklarını kollarından sürükleyip kendilerine ayakkabı bakacaklar, sense pazarları evinin balkonunda hala deliler gibi sevdiğin kocan gazetesini okurken, küçük sevimli çocuklarınla yumurta tokuşturup, gülüşüyor olacaksın. Tüm bunlardan sonra huzur geliyor aklıma, gözlerimi kapatıp hayal ediyorum: Hayal etmek her şeydir çocuk sakın vazgeçme!
Yanlışlar içinde en doğru yanlışını yap, onlar kendilerini yanlış kullanıyorlar. Onlar anlaşamadıkları insanlara deli diyorlar, ama kimse onlarla aynı olmak zorunda değil ve Unutma:
''Umutsuz dahi olabiliriz, geleceği görmeyebiliriz, hiçbir şeyimiz olmayabilir. Ama hiçbirimizi sevgisiz bırakmasın bu hayat."

2 yorum:

  1. hiç saymadım kim bilir kaç senedir blog yazıyorum, okuyorum. Ama daha önce bu kadar güzel, içten bir yazı daha görmedim. O nasıl ciğerden cümleler öyle... Ofisin ortasında rimellerim akmasına umursamadan fürütsuzca ağlattın.. Kalemine, yüreğine sağlık...
    ve evet o kadınlardan olamadım.iyi ki de :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçten yorumunuza teşekkürü bir borç biliriz öncelikle; biraz olsun bile değebildiysek yüreğe ne mutlu. Yüreğinize sağlık. O kadınlardan olamayan sayılı kadınlara selam olsun; sağlıcakla.

      Sil