
Batum'da havaalanı bulunduğu için İstanbul'dan direk uçuşla
Batum'a ulaşmak mümkün. Ancak Hopa’da bulunduğumuzdan ve Batum hemen Hopa-Sarp
sınırında bulunduğundan otobüsle Batum'a geçmeye karar veriyoruz. Ayrıca
Trabzon'da otogardan büyük firmalar dahil birçok otobüs firması Hopa'ya Sarp
sınır kapısına kadar gidiyor, Batum ise Sarp sınır kapısının hemen öbür yanı.
Elbette kendi özel aracınızla geçmeniz de mümkün; tek şart arabanız için de 1
kişilik ücret(15 TL) daha vermeniz.

Unutmadan Batum Hopa arası 38 km Hopa Sarp arası 18km Sarp
Batum arası da 20km olarak bölünebilir. Sarp sınır kapısına vardığınızda
15TL'ye bir belge alıyorsunuz buna yurtdışı çıkış mührü vuruyorlar ve 10 dk
içinde yürüyerek Gürcistan tarafına geçmiş oluyorsunuz. Daha önceden yürüyerek
sınırdan geçmediyseniz ilginç bir tecrübe bir kaç yüz metre yürüdüğünüzde dil
alfabe para birimi herşey bin anda değişiyor.
Sınır kapılarında sabahlara kadar beklemeler dünde kalmış.
Gürcü pasaport kontrol noktasında hiçbir zorluk yaşamadık. İlk kez bu sınır
kapısından geçenlerin bilgisayara kayıt işlemleri biraz uzuyor. Onun haricinde
her şey yolunda gitti. Eğer yaya geçiyorsanız sıra beklemezsiniz her iki
tarafta da işlemleriniz 5dk sürüyor ve 10dk içinde diğer tarafa geçmiş
oluyorsunuz. Araba ile geçiyorsanız biraz sıra oluyor.

Yol Hopa’dan(merkezden) 40-45 dakika. Ama eğer otobüs
Trabzon’dan harekete başlamışsa Trabzon-Hopa arası bütün ilçelerde dolmuş gibi
durup yolcu alıp-yolcu indirdiği için, yol 3-3,5 saate uzuyabiliyor. Neyse ki
yol boyunca bir tarafımızda Karadenizi, bir tarafımızda yemyeşil doğayı
izlerken zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Yani içiniz rahat olsun yolda
sıkılmıyorsunuz. Ha “belki” derseniz yine de çantanızda bi kitap bulundurmanızı
tavsiye edebiliriz sanırım.

Biz belirttiğimiz gibi yakınlığından dolayı ve vakit
azlığından günübirlik gidiverdik. Gidip birkaç günlük bi kaçamak yapmak
isteyenler için hemen bi konaklama paragrafı açalım:
Kahvenin ardından planımız 19. yüzyılda inşa edilmiş şehrin en büyük ve ünlü
Virgin Mary Katedralini gezmek. Bu kilisenin taşlarının yapıldığı malzeme
nedeni ile her mevsime göre renginin değiştiği söyleniyor.
Kiliseyi gezdikten sonra rotamızı Dünya'nın 2. en büyüğü
olan Batum botanik bahçesine çeviriyoruz. Şehrin 15 km dışında bulunan ve taksi
ile 20 Lari'ye ulaşmak mümkün olan bahçenin 2 kapısı bulunuyor. 1880 yılında
111 hektarlık alana kurulan botanik bahçede bir kapıdan girilip diğerinden
çıkıldığında Kafkasya, Uzak Asya, Yeni Zelanda, Güney Amerika, Himalayalar,
Meksika ve Avustralya gibi bir çok coğrafyanın bitkileri görülebiliyor.
Gezdiğimiz mevsim nedeni ile hiç çiçek yok, çeşit gül içerdiği ifade edilen gül
bahçesinden eser yok (ya da biz bulamıyoruz). Parkın bence en önemli özelliği
yamaca kurulmuş olması ve aşağıya bakıldığında muhteşem bir Karadeniz manzarası
görülmesi. Güneşli ve temiz havada parkta yürümek çok iyi geliyor.
Megrul Lazuri dönüşü yolda yeni yapılmış ve bembeyaz ışıklarla donatılmış bir bina dikkatimizi çekiyor. Binanın opera binası olduğunu öğreniyoruz. Eski şehir bölgesinde inip sokakları gezmeye başlıyoruz. Evlerin bir kısmı yenilenmiş, bir kısmı ise inanılmaz derecede eski, ancak gece sarı ışıkların altında hepsi oldukça güzel görünüyor. Sahile inene kadar az katlı binaların yer aldığı arnavut kaldırımlı sokaklarda geziyoruz. Burada saatli kule ve Venedik'teki San Marco meydanına benzeyen aynı zamanda şehrin etkinlik meydanı olan Piazza meydanı yer alıyor.
Batum yalnızca Acara Özerk Cumhuriyeti'nin değil, fakirliğin içinden yükselen gösterişli zengin binaları ile tezatlıkların da başkenti diyebilirim. Ancak Avrupa ve Amerika'dan şehre akan destek fonları ile şehrin 5 yıl içinde tamamen farklı bir surete kavuşacağı kesin. Taksi şoförlerinden biri ile sohbet ederken şehrin 10 sene içinde 40 yıllık gelişme gösterdiğini söylemişti, sanırım bu hız düşünülürse 5 yıl içinde Avrupa şehirlerinden bir farkı kalmaz. Bu nedenle gerçek Batum'u görmek isteyenlere hemen gitmelerini tavsiye ederim.
Batum genelde açıkhava mekanları ile ünlü bir yer. Bir diğer ünlü meydan ise elinde altın postu tutan Medea heykel'nin bulunduğu Hera Meydanı. Altın Post efsanesi Yunan mitolojisine dayanır, zenginliği ve iktidarı simgeleyen postun adıdır ve efsane içinde savaş, aşk ve ihaneti barındırmaktadır. Heykel aynı zamanda yüksekliği sayesinde şehirde gezenler için bir nevi yer tayin etme aracı oluyor.
Sonra havanın güzelliğinin tadını
daha fazla çıkarmak için Batum Bulvarı'na gidiyoruz. 5 kilometrelik plajın
üzerinde çok sayıda tesis bulunuyor, yazın buraların cıvıl cıvıl olacağını
hayal etmek hiç de zor değil. Ayrıca plajın hemen yanında çok güzel bir yürüme
yolu yer alıyor, plajı boydan boya
kaplayan heykeller ise çok ayrı bir hava katmış. Velhasıl gezmekten, yüzmekten plajda zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz.
Dev gibi bir dönme
dolap mevcut ve binmenizi tavsiye ediyoruz.. Denizin hemen yanında heykeltıraş
Tamara Kvesitadze'nin eseri olan Azeri genç Ali ve Gürcü kızı Nino arasındaki aşkı anlatan heykel yer
alıyor. Metalden yapılmış 7 metre yüksekliğindeki heykeller her 10 dakikada bir
hareket ederek birbirleri ile iç içe geçiyor. Batum Bulvarı'nda yer alan diğer
heykeller de genelde aşk temalı ve çok romantik bir atmosfer yaratıyor.
Akşam yemeği için Rustavelli caddesi üzerinde bulunan White
Restaurant'a geçiyoruz. Burası laz yemekleri servis edilen ve laz sahibi nedeni
ile tamamen ters olarak inşa edilmiş bir restoran. İnternette burası ters
restoran olarak geçiyor ve daha önce Türkiye'de basında bu şekilde yer almış.
Dış mekanda bol bol fotoğraf çektirip içeri geçiyoruz. Herkesin restoranın
mimarisini görmesini tavsiye ederim ancak yemekler konusunda aynısını
söyleyemeyeceğim.
Şehir de hayat hiç durmuyor adeta. Gece ile gündüzün hiç bir farkı yok. Hatta insanları için vardiyeli işçi örneğini verirsek sanırım yanlış olmaz.
Dönüşümüz gelişimize göre çok daha hızlı oluyor. Neyse
Sarp'tan tekrar yürüyerek Türk tarafına geçtik fazla vaktimiz kalmadığı için
Batum'dan bindiğimiz minibüsü beklemeden taksiyle Hopa'ya geldik. Biraz
karışık gidiş gelişimiz ama kesinlikle tavsiye ederim. Batum çok ucuz ve güzel
bir yer.
Böylelikle kulaklığımızda Resul Dindar eşliğinde Batum'u geride bırakıyoruz. Sağlıcakla.