Doğanın uyanışıdır "nevruz"; benim küçüklüğümden
beri kocaman sevdiğim sabırsızlıkla beklediğim. Nevruz sözcüğü Farsça “nev”
(yeni) ve “ruz” (gün) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup yeni gün
anlamına gelmektedir. Eski İran takvimine göre yılın ilk günüdür. Baharın
müjdecisidir nevruz… Uzun geçen kışın ardından yıpranmış yanlarımızın tamiridir
bir anlamda. Kıştan yadigâr yorgunluktan, baharın getirdiği sarhoşluğa merhaba
deme vaktidir yeniden.
Uzun kış mevsiminde üstündekileri çıkaran tabiat, baharla
birlikte giyinmeye başlar yeniden. Kışın kısalan günler, gittikçe uzar.
Cemreler düşmeye başlar; havaya, suya, toprağa ve birde gönüle... Toprak uyanır
derin uykusundan. . Baharla birlikte
tabiat bir gelin gibi süslenir. Bolluk ve bereketin habercisi olan çiçekler
açmaya başlar. Evvela bir çiçekle bize göz kırpan bahar, kışın soldurduğu
ruhumuzu da yeşertir. Yakılan nevruz ateşleri, kış boyunca üşüyen içimizi
ısıtır.
Nevruz da sadece tabiat yenilenmez, biz de ruhen
yenileniriz. Gönüllerimiz bahar neşesini doyasıya yaşar. Sabahlar daha bir
mutlu, daha bir yaşanılası başlar. Baharın gelişiyle birlikte kış mevsiminin
içimizde bıraktığı tortuları atarız. Bir bayram sevinciyle ve coşkusuyla
çocuksu hissiyatımız gönül göklerinde kanatlanır. Baharda mutluluk uzun
zamandır süren kış uykusundan uyanır. Gönül penceresinden içeri doğru selam
ederken haremlik selamlık hepsini birbirine karıştırır. Gönlümüzün boş ve
hissiyatsız soğuk odaları bir bir yerini sıcak ve cıvıl cıvıl güzelliklere,
mutluluklara bırakır. Baharda anlamsızca mutludur insan, nedensiz gülümseme
durur yüzünün en güzel yerinde.
Nevruzda sadece doğa dirilmez, ruhumuzdaki cevherin
yansıması olan iyi duygular da dirilir. Baharda daha bir iyi olur insan,
bardağı daha bir dolu tarafından görür, öyle görmek ister. Baharda bütün
olumsuzluklar unutulur. Hepsinin üzerini kıştan kalan kar örtüsüyle
yüreklerimizin en diplerine örtünür ve üzerine yeni yeni çimlenmeye başlayan
cemreler düşürülmüş olarak bulunuruz.
Bazı sabahlar vardır, içinde dünyayı değiştirme hissiyle
uyanırsın. Dünyayı değiştirdiğin olmaz pek ama kendi dünyanı değiştirirsin.
Yollar dönersin, kitapların, filmlerin, sergilerin, şehirlerin ilhamıyla
günleri gece edersin.
Yol ayrımları sancılıdır. Yol ayrımları seni sen kılar ve
insanoğlunun yaradılışındandır ki her daim arkada kalan seçenek bir parça
uykundan çalar.
Bahar ayının tam ortasında doğmamdan olsun ki çok severim
baharları. O da beni sevmiş çok; sevmiş ki yeşilinden lütfedip katmış gözcağazlarıma.
Yeşil baharın rengidir. Baharda yer daha bir yeşil gök daha bir mavidir. Bahar
yeniden dirilmektir. On sekiz kez gördüm yeniden dirilmeyi; her defasında
yeniden dirilerek yüreğimde doğayla.
Mevsimler kaldı geride. Aylar, yıllar kaldı... Kurduğun her
düşe tam on sekiz sene, tam yetmiş iki mevsim şahit oldum. Bu gözlerimin
tanıklık ettiği yetmiş ikinci mevsimim, on sekizinci baharım. Daha sayısız mevsim sana ilham, yanağında bir
buse olmaya, adı konmamış rüyalara ad olmaya geleceğim. Olur da içinde dünyayı
değiştirme hissiyle uyanırsan yalnız kalmayasın diye.
Vakit, avazın çıktığınca şarkılar söyleme vakti. Bir kuşa
gülümsemek için, sebepsiz bir iyilik yapmak için, kimsenin ihtimal vermediği
hayallerini gerçekleştirmek için yarını bekleme! Yeni başlangıçlar için bir
ilkbahar sabahından daha güzel ne olabilir?
Açtım kollarımı bekliyorum. Sen gelince bahar gelecek, sen
gelince yağmur duracak. Kalemle nefes bir olacak. Gece güne dönecek öyle ya!
Aslolan sözdür sevgili, gerisi beyhude! Nevruzun ateşiyle yeniden yanacak
yüreklerimizin feri.
Günler bazen hızlı geçer bazen beklersin hiç ilerlemez...
Bunun mevsimsel bir açıklaması yoktur her zaman. Ama öyle ya da böyle dünya
döner... “Elbette acı çekeceksin, görmenin bedelidir bu. Elbette için korkuyla
dolacak, yaşamak demek tehlike içinde olmak demektir. Büyümek zordur!” demişti
babam nevruz pikniğinin birinde; daha saçlarıma iki taraftan kurdeleler
takılarak mavi mavi giydirilip evin prensesi, baharın perisi ilan edildiğim
zamanlarda küçücük bir kız çocuğuyken. O gün bugündür her nevruz ateşinden
atlarken kulağımdan o ateşe hiç düşmeyen küpe.
İnsan
etten kemiktendi... Duygu kavramının bilimsel bir açıklaması yoktu. Adı konmuş
birkaç hissiyat vardı sadece... Korkmak mesela, düşünmek vardı... Hissetmek
vardı sonra... Bir mevsime anlam yüklemek iç rahatlatmaktır... Bahar, kışın
ardından yeniden doğmak gibidir mesela. Güne gülerek başlamak, erken uyanmak,
soğuğun verdiği kasvetten arınmak gibidir. Toprakta yeşeren her çiçek, içinde
büyürmüş gibi mutlu olursun, günler uzun, günler aydınlıktır.
Bugün artık
bahar tüm mutluluğuyla kapında... Ananem öğretmişti küçükken yaşımı
hesaplamayı; "her bahar attığından, şu nevruz ateşinin üzerinden her
atladığında bir yaş daha aldın kızım, her mevsim bir kapı daha açar sana
ömründe" derdi. Yetmiş ikinci mevsimine hoş geldin gönlüm, bu mevsim
yetmiş iki kapı açacak sana. Şimdi bir bahar daha büyüdün.
Gökyüzünün sonsuzluğuna karşın, açan her bahar için yüreğime
güller ektim. Kırıkların tamircisi, kalpsizlerin yaratıcısı, camdan kalplerin
koruyucusu oldum. Bazen adımı sordular, “ Adım yok! “ dedim... Kalbimde bir
sığıntı gibi yaşamayı düşlerken, hâkimi oldular benim adsızlığımın... Sayfa
sayfa akarken şimdi, indikçe yüreğimin derinlerine, adımdan izlere
rastlıyorum... Her şeyin adı olduğu bu hayatta, ben adsız olmaktan memnunum
diyorum! Kesinleşmemiş her ifade, yoksunluğun belirtisi; elinde yetmiş ikinci
mevsimim... İçinde derde derman, aşka âşık var. Kollarınla sar ve kokla
güllerimi, çevir yaprakları...
Durma öyle!
Uzun süren kışın ardından doğanın uyanışıdır nevruz… Baharın
ilk günü sayılır nevruz… Bu günde (21 Mart) gece ile gündüz eşitlenir. Ateş üstünden atlamak, demir dövmek, yumurta
tokuşturmak birer nevruz geleneğidir. Nevruz, dünyanın kutlanan en eski ve
köklü bayramı olma özelliğini taşımaktadır. Bak çoğu unutulup gitti. Bilmediğim
bir şeyi öğrendim: 26 yıl uygulanmayan bir gelenek unutulur gidermiş, bahar
unutulur gider mi? Demiş ya şair: "Koşup yetkili memura haber vermeliyim;
bahar geliyor." Öyleyse söz! Nevruz hiç unutulmayacak, bu ateşi hiç bir
şey söndüremeyecek eylül yağmurundan başka; her bahar yeniden yanacak daha
büyüyen, bizimle büyüyen bir aşkla.
Şimdi yeniden güneş doğduğunda ve o gün geldiğinde
çiçeklenecek ağaçlar, yapraklar yeniden yeşerecek. Bahçemdeki koca incir
yeniden dallanıp budaklanacak. Rüzgârın saçlarımı okşadığı güzel bahar
akşamları gölgesinin yanı başında yazdığım kiraz ağacım yeniden beyaz
çiçeklerinden hediyeler düşürecek saçıma. Tüm bir yılın yorgunluğunu o ateş
yandığında üzerinden atlarken tüm yüreğimle tutacağım dileğimle atacağım.
Bu bahar yeniden farklılaşacak her şey; ömür defterimde bir
sayfa daha geçip gönül defterimde yepyeni bir hikayeye yer açacağım. Bu bahar
her şey farklı olacak, o günden sonra yolda yürürken yüzüme vuran güneş,
saçlarımı öpen rüzgar, siyahıma sarı çalan o yıldızlar; sessiz bir kıyametin
karnında kaybolmayacak. Ben yolda kendi şarkımı söyleyerek yürürken rüzgar da
bana eşlik edecek; bu kez sığındığım müzik yada kitap değil müzik ve kitap ben
olacağım. Bir baktım çok yalnız kalmışım, yalnızlığım gönlüme dokundu. Bahar
rüzgarı alıp götürecek kokumu..
Bir de kelebeklere dikkat edin olur mu? Kelebekler bahardır,
nevruzun asıl ulakları, bütün bir yılın habercisi; kısmetidir. Çünkü
kelebeklerin birer manaları var. Ah, siz bunları bilmez, bunlara itikat
etmezsiniz. Beyaz kelebek: Saadete, talihe… Pembe kelebek: Sıhhat ve afiyete… Sari kelebek: Kedere, hastalığa… Siyah kelebek: Felakete, matem ve ölüme
delalet eder efendiler. Keza beyaz kelebek görünce talihimizin o sene açık
olduğuna, mesut olacağımıza kail oluruz, bahar çiçekleri altında beyaz kelebeğin
şerefine semailer okuruz ezelden beri.
İlk defa küme halinde görülen kelebeklerin de umumi
manalarını başka tabi; beyaz kelebek kümelerinin zenginliğine, pembe kelebek
kümelerinin bolluğa, sarı kelebek kümelerinin kıtlığa; kırmızı kelebeklerden
müteşekkil, pek nadir görülen meşum kümelerin mutlaka bir muharebeye, siyah
kelebek kümelerinin fetrete işaret olduğu söylenir. Bu böyle uzar gider işte.
Küçük bir prensesken dilimde kalan bir nevruz duasıyla
noktalamak istiyorum satırlarımı:
“Bu ulu gün, büyük işlere adım atılmasına vesile olsun. Dünyanın dört bir yanında
yaşayan halklarımızın dostluğuna güç katsın. Allah, bizlere bereket ve birlik
versin. Kötülükler yok olsun, iyilikler artsın. Zorluklar yenilsin, sıkıntılar
azalsın. Aydınlansın dört bir yan, yolumuz açık olsun. Tüm dünyanın ortak
bayramı Nevruz Bayramınız kutlu olsun!”
Sağlıcakla. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder