Şimdi zaman kör bir kuyu bu şehrin ayaz rüzgarlarında.
Saatler geçiyor belki ama her anda artıyor kilometreler ve uzaklaşıyorsun
benden. Katlanıyor özlemlerim, seni sevmelerim, uzaklara dalışlarm. Ben ki hep
uzaklara gitmek isterdim kendimi bildim bileli, şimdi daha çok istiyorum çünkü
orda olan sensin, sen Zeki Mürenin de dediği gibi şimdi uzaklardasın.
Çirkin şimdi tüm zamanlar, bütün sevmeler, birbirini sevip
yanyana olan herkes çirkin şimdi. Yok artık bu
şehirde sığındığım bir liman. Önümde uzun bi zaman ve ellerimde anıların
ağırlığı var. Kaçmak istiyorum neden sonra ardıma bakmadan bu şehirden.
Yokluğun kara bulutlar misali üşüştü gökyüzüme, şehrin bütün sokakları
sırılsıklam yağmurlarla ve rüzgar konuşmuyor benimle sen an be an uzaklaşırken
çizdiğimiz aitlik coğrafyasının sınırlarından. Satırlarım bile yetmiyor bu
telafisi ve telaffuzu imkansız derdi anlatmaya öyle bi bakışın yetecek
biliyorum ki bi sarılsak geçecek.
Şimdi bana kalan eski plak kayıtlarından kalma şarkılar. Ve
ayrılık saati geldiğinde durdu zamanım sanki. Birden bire kapıldık ayrılık
rüzgarına. Mesela Rana Alagöz sanki içimin denizlerini dalgalandırırcasına her
şey bitmiştir artık derken, kıyıya vuran dalgalarım bağırıyor inatla malum
sayılı gündür çabuk geçer. Ya sonra?
Takvimleri sayıyorum sana kavuşmak için. Hikâyeler
biriktiriyorum içimde, kimi hüzünlü, kimi neşeli... Hepsi sana anlatmak için...
Gel, yasla basını satırlarıma, hayatın sarkışını dinleyelim birlikte... Henüz
mevsimi geçmeden ömrümüzün... Gel, okuyup ezber edelim birbirimizi!
Hayır! Şiir olmasın yazdıklarım, “söz” olsun. Şiir yalan
çoğu kez, hayat bal gibi gerçek çünkü. Söylemezsem seni, seni bilmeyenlere, bu
sır içimi delecek çünkü... Her şey helak olup gitmededir. Sana bakan yüzü
müstesna. Hava sıcak lakin yürek sıtmadadır, kaderden bir kafeste. Yüzünü
yüreğin çevirmezsem sonsuza, ölecek çünkü... Hayır! Ömür olmasın geçen, yaz
olsun…
Yıllar geçtim yollar geçtim, insanlar değişti ben
değiştim. Yağmurlar yağdı uzun uzun ve
bahar bahçeyi her yazımız. Maviydi mutluluğun rengi, mutluluk mavi bir çocuktu.
Yollar geçtikçe değişti tabelalar. Evsiz çocuklar gördüm bu soğukta içimi
parçalayarak geçti her bit yağmur tanesi. Yağmurlu bir gündü oysa hayatlarımızda
sıradan. Özlemlerimizle yaşadığımız sıradan bir gündü göğü gri. Hızla geçen
Sokaklardaki boşluk doldurdu içimi. Bir ben ağladım bir gök ağladı. Sonra ben
sustum kalemim aktı. Ne basit hüzünlerimiz vardı bazı yüklerin karşısında.