31 Ağustos 2015 Pazartesi

Bozuk Plak

 
Şimdi zaman kör bir kuyu bu şehrin ayaz rüzgarlarında. Saatler geçiyor belki ama her anda artıyor kilometreler ve uzaklaşıyorsun benden. Katlanıyor özlemlerim, seni sevmelerim, uzaklara dalışlarm. Ben ki hep uzaklara gitmek isterdim kendimi bildim bileli, şimdi daha çok istiyorum çünkü orda olan sensin, sen Zeki Mürenin de dediği gibi şimdi uzaklardasın.
Çirkin şimdi tüm zamanlar, bütün sevmeler, birbirini sevip yanyana olan herkes çirkin şimdi. Yok artık bu  şehirde sığındığım bir liman. Önümde uzun bi zaman ve ellerimde anıların ağırlığı var. Kaçmak istiyorum neden sonra ardıma bakmadan bu şehirden. Yokluğun kara bulutlar misali üşüştü gökyüzüme, şehrin bütün sokakları sırılsıklam yağmurlarla ve rüzgar konuşmuyor benimle sen an be an uzaklaşırken çizdiğimiz aitlik coğrafyasının sınırlarından. Satırlarım bile yetmiyor bu telafisi ve telaffuzu imkansız derdi anlatmaya öyle bi bakışın yetecek biliyorum ki bi sarılsak geçecek.
Şimdi bana kalan eski plak kayıtlarından kalma şarkılar. Ve ayrılık saati geldiğinde durdu zamanım sanki. Birden bire kapıldık ayrılık rüzgarına. Mesela Rana Alagöz sanki içimin denizlerini dalgalandırırcasına her şey bitmiştir artık derken, kıyıya vuran dalgalarım bağırıyor inatla malum sayılı gündür çabuk geçer. Ya sonra?
Takvimleri sayıyorum sana kavuşmak için. Hikâyeler biriktiriyorum içimde, kimi hüzünlü, kimi neşeli... Hepsi sana anlatmak için... Gel, yasla basını satırlarıma, hayatın sarkışını dinleyelim birlikte... Henüz mevsimi geçmeden ömrümüzün... Gel, okuyup ezber edelim birbirimizi!
Hayır! Şiir olmasın yazdıklarım, “söz” olsun. Şiir yalan çoğu kez, hayat bal gibi gerçek çünkü. Söylemezsem seni, seni bilmeyenlere, bu sır içimi delecek çünkü... Her şey helak olup gitmededir. Sana bakan yüzü müstesna. Hava sıcak lakin yürek sıtmadadır, kaderden bir kafeste. Yüzünü yüreğin çevirmezsem sonsuza, ölecek çünkü... Hayır! Ömür olmasın geçen, yaz olsun…
Yıllar geçtim yollar geçtim, insanlar değişti ben değiştim.  Yağmurlar yağdı uzun uzun ve bahar bahçeyi her yazımız. Maviydi mutluluğun rengi, mutluluk mavi bir çocuktu. Yollar geçtikçe değişti tabelalar. Evsiz çocuklar gördüm bu soğukta içimi parçalayarak geçti her bit yağmur tanesi. Yağmurlu bir gündü oysa hayatlarımızda sıradan. Özlemlerimizle yaşadığımız sıradan bir gündü göğü gri. Hızla geçen Sokaklardaki boşluk doldurdu içimi. Bir ben ağladım bir gök ağladı. Sonra ben sustum kalemim aktı. Ne basit hüzünlerimiz vardı bazı yüklerin karşısında.