Ah şu Kız Kulesi'nin aklı olsa da Galata'ya varsa.
Öyle ya İstanbullu bir aşk bizim yaşadığımız;
Sakalları şiirle karışık, kitap kokan, rüzgarla konuşan
adam...
Boynumda şal uçurtma olmuş, ayaklarımı yerden keser,
İlk şiirler söylenmeden yıllardır içimde büyür sevdan ile
keder.
Gülümseyen hayaline bakıyorum penceremde;
Yıldızlara bulandım, sesinle huzurlu sözler bu gece.
Ses vermek için sana çırpınır bir haldeyim.
Bana sevdiğin kitaplarda altı çizili cümleler hediye et.
Ayrılık sözleri yakışmaz İstanbullu aşka,
Yüreğimin zarif acısı, seni bana getirdi dizelerle Cemal
Süreya.
Demek ben Kız Kulesi, sen Galata; memnun oldum tanıştığıma.
İkimiz bi' masal yazacak olursak; sen de ben de çok
yakışırız o masala.
Biliniz, bekliyorum bayım...
Bizim masalımızın başlayacağı o günü,
Masalımızı başlatacağımız o günü bekliyorum; sabır ve dua
ile.
Çünkü biz sevdiklerimizin üstünü her gece dua ile örteriz.
Sahi var mısınız bayım, benimle bir masal yazmaya?
İyi ki Geldiniz !
Yüreğimin zarif acısı.
Şimdi bu şehir, adınızın incesiyle gülümsüyor kuşlara,
Basıp geçtiğiniz yollar, dokunduğunuz duvarlar…
Her yer şarkı söylüyor.
Kimyası değişiyor gökteki yıldızların.
Parlıyor aklımdaki kuyruklu uçurtmalar.
Şimdi her evin gölgesinde bir avuç su kalbim.
Yüzünü yıkıyor göçüp gitmiş babalar.
Ağzını uzatıp yudumluyor, terlemiş şen çocuklar.
İyi ki geldiniz bak!
Şimdi bu şehir çocuk,
Bu şehir baba,