İnsan geçmişte kabullenemediği şeyleri şimdilerde kabullenir
oldu. İçimiz gitgide eskiyor işte; böyle böyle büyüyoruz.
Biz neden devamlı birine ihtiyaç duyuyoruz? Neden
yalnızlığımızla kalamıyoruz? Bu bizim belki de en zayıf noktamız Allah
tarafından verilen. Zamanın bize getirdiği bir özellik aslında bu sadece;
gitgide sahiplenilmek istiyor insan. Ah, telefonumuzun namaz saatinde bizi
uyarması gibi doğru olanda yanımızdayken uyarsa ya bizi "işte bu"
diye. Ama biz sahiplenilmek istedikçe insanlardan daha çok korkmaya başlıyoruz.

Bir hüzün oturuverir ansızın birden içimize; nedenli yada
nedensiz... Şehrin kalabalıkları arasında yalnız kalmışızdır o zaman; her
yerden ardımıza bakmadan kaçmak isteriz bir çırpıda. Yağmur bizi ıslatmayı
bırakmış içimizi ıslatmaya başlamıştır. İşte o an insanlar ikiye ayrılır;
şehrin gök gürültüsünden yağmura kaçanlar ve şehrin gök gürültüsünden yağmura
tutulanlar...

Şehrin mavisini siyaha bırakmadan önceki son tonuydu
lacivert. İşte şehrin bu saatleri, şehrin içinden köşeye çekilip şehri izlemek
için Allah'ın bize hediyesiydi sanki. Bizde bu saatleri iki karışlık o odada,
iki sıcacık çay bardağına borçlu olduğumuz mutluluğumuzu, samimi sohbetimizle
taçlandırıyorduk şehri uzaktan izlerken, bu sırada yağmur dövüyordu penceremizi
tüm içtenliğiyle.

Nokta koymak aslında içimizde anlatamadığımız duygulardı, en
saf olanlarından, sadece üç nokta yan
yana geldiğinde anlatabiliyordu belki de tüm bu karmaşayı. Nokta çünkü her işin
başıydı; elif gibi. Elif ilk harfiydi alfabenin; elif bir demek, tek demek,
eliften gayrısı yok demek. Elif gibi sevmek gerek. Elif gibi sevilmeyi bilmek
gerek. Şöyle bir bakıldığında kalmamıştı sanki yeryüzünde elif gibi seven,
bundandır belki; elifim noktalandı.


Not: Yağmur yağdığı günler aslında hayatın en güzel günleridir aynı zamanda eve tıkılmak için en yanlış günlerdir. Alın sevdiğiniz bir arkadaşınızı yanınıza bizim gibi yağmurun keyfini çıkarın. Yürüyün sokaklarda, yağmur eşlik etsin size usulca üçüncü tekil şahıs olsun muhabbetinize. Yorulduğunuzda bizim gibi çekilin bir köşeye ve sessizce izleyin yağmurun kaidesini.
Notun notu: Tüm bu yazılanlar çizilenler iki yüreğin birleşmesiyle ortaya çıkmıştır; tabi çayın hakkı inkar edilemez, inkar edilmesi teklif dahi edilemez. Duymasın, duyarsa çok üzülürüz. Tüm bu satırlar değerli dostum, çaydaşım "Büşra Adbay" gönlü ile birlikte yağmurlu bir günün akşamında oturduğumuz "Japon Parkı"nın bir numaralı odasında ortaya çıkan "çay muhabbetlerimizden birinde vuk'u bulmuştur. Sürç-ü lisan ettiysek affola. Muhabbetle dostlar; Allah demlikler dolusu çayı devirebileceğiniz muhabbetli insanlar nasip kılsın ömrünüze, sağlıcakla...