Bazen gidesin gelir uzak ülkelere, bazen sığınasın gelir.
Bir değer tutar seni sımsıkı sonra kalasın gelir. Başımıza gelmesi imkansız
dediğimiz şeyleri yaşamakla geçiyor ömür. Ömür; iki ucu bataklığa saplı uzun
bir köprü. Ömür, ufku belli olmayan bir denizde gemi; rotasını alamadığımız.
Geçiyor ömür. Anlasak da geçen zamanı, beyhude geçen.Ömür aslında tepeden
tırnağa özlem temeliyle oluşturulmuş bir saat. Yavaş yavaş değişiyor tüm
detaylar. İnsanlar geçiyor saniyeler yerine ömrümüzden. Nasıl saniyeler geçerken
tutamıyorsak insanları da tutamıyoruz geçip giderken.
Oturdum, sıkıldım, yürüdüm, müzik dinledim, çay- kahve
içtim, uzandım, sevdim, hayal kurdum, düşündüm, özledim. Sonra bi' anda bomboş
kaldı tüm şehir. Ve bir ben yalnız. Öyle boş, öyle anlamsız. Sonra sustum.
“Susma diyen insanlar sustururlar bizi aslında” demişti babam. Bende sustum.
Konuşmak boştu. Susmanın kalesine sığınıyorum. Önümde karanlıktan duvarlar,
sırtımda insan yüklü bir gök var. Bazen insanlar susar. Acılar her insanda
sözlere ve kelimelere dökülmez. İçinde deli bir fırtına misali eser. Kelimeler
çağlayan olsa da yetmez bazen yüreği anlatmaya. Sessizlikse tek olmasına rağmen
çok şey anlatır boşluğa. Çünkü boşluktur eninde sonunda bizi saran.Her duygunun
sonu yalnızlığa çıkar şu evrende. Yürüdüğün her sokak ezberlediğin her cadde
aynı yere çıkarır yolunu. Ansızın yaşanır ömür ve ansızın son bulur.
Hayatımızdan çok nadir olsa da kendinizi siz anlatmadan çözebilen insanlar
geçer. Ve sonra giderler. En acı gidiştir ölüm. Çünkü sonunda yoktur kavuşmak.
Kavuşmak özgürlüktür yıllar geçse de ama ölüm hapistir sonsuzluğa. Benim kafam
hapis değil. Hapis olan bedendir. Sonra sen de beni bırakıp gittin. Ve ben hep
yanlış yaptım. Soğuktu ölüm bak bir yıl geçti koca bir yıl, Karadeniz seni
bizden alalı bir koca yıl geçti ve ben hala aynı kışta bıraktım gönlümü. Bahar
gelmiyor bana. Ömür geçmiyor. İnsanlar eğlenebildikleriyle arkadaş olurlar,
anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeş. Ağlayamıyorum ben
gittiğinden beri. Ben galiba vefat ettim. Hiçbir şeyin gülümsetemediği biri
oldum. Hep yanlışta yalanda ömür. Her düştüğümde kaldıran dost yok artık ve ben
hiç olmadığım kadar yalnızım şimdi.
Ölümün rüzgârları çıkarmaz insanı sıcağa.
Eskisi gibi olmadı bir dostun gidişinden sonra hiçbir şey. Sen ben ve o. Tüm
tekil şahısları tek bir paragrafta buluşturmuştu bu ömür. Şimdi kışımın
kapıları daha kapalı. Gece geçer yar geçmez; yol bana sevda kime?Anlamı var mı
geçen kışın, baharın. Yazda üşüdüm ben. Ben gönlümü hep kışta bıraktım. Ölüm
ansızın esti ve söndürdü tüm sıcağını gönlümün. Geçen günler ömrüme eksi. Geçen
günler yalan dolan. Yaşadığım sandığım bir masal. Ben masallara inancımı
kaybettim şimdi. Kışımın kapılarını aralamıştım, çıkardım belki, belki ansızın
tutacaktım ellerinden, ansızın gitmeseydi.Kavuşmak özgürlükse; özgürdük
ikimizde. İkimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik, buluşmuştuk bir
kavşakta. Unutmuştuk ayrılığı, yok saymıştık özlemeyi, şarkımıza dalmıştık.
Mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde. Çürüyor ömrümüzün ağacı sanki.
Ben
yıldız yoklardım karanlıkta, incir ağaçları gülümserdi. Ve bir yarasa
kapımızda, gece nöbetindeydi. Zaman, kim bilir ne zamandı... Hatta belki
çocuktum. Susardım, sessizliğim şiirdi... Sen öyle uzaktan, acıta acıta
bakardın bana. Gözlerin kömür kömürdü. Elimdeki gergefe gül işlerdim ben. Çünkü
aşkın yaşı o zamanlar bir ömürdü. Zaman, kim bilir ne zamandı, hayat bahardı,
hatta belki çocuktum. Büyüdükçe yaşamayı unuttum.Güzeldi; ama aşk desen
değildi… Dinlediğim en güzel müzikti belki; ama sözleri eksikti. Yetmedi. Oysa
aynı anda lafa girmek suretiyle az gevezelik etmedi sesimiz. Şimdi nedir bu tel
tel suskunluğumuz? Bi’ isim mi koymak gerekir bu suskunluğa? Ben “biz”e olan
inancımı kaybettim. En acı cümle: "Söz vermiştin." Bu aşkın nüshası
rüzgârlarda, aslı bende kalacak. Ben “kalp ağrısı”nı seninle öğrendim. Sonra
bir takvim yaprağına sıkışıp kalırsın gönül, akıl.
Bir gün bitebiliyor büyük aşklar. Hüsranla bitebiliyor.
Fakat devam eden bir hayat hayat var güçlü olmak gerekiyor. Elbette sonu
geliyor yalnızlığın. Elbet sonu geliyor. Bir vakit bir başkası seni sarıyor;
umut yenileniyor. Ağladığına yanıyor insan, ağladığına yanıyor. Zaman geçiyor,
öyle böyle geçiyor. Her şey anılaşıyor. Çok şey unutuluyor, hayat devam ediyor.
Zamanla hiçbir şey değişmiyor. Sadece hissetmemeye başlıyorsun.
Şimdi yoksun aklımda, hatıralarımda. Yüzün yavaş yavaş
siliniyor. Benden tamamen gidiyorsun artık. Şimdi tüm şehir hayalet bir gemi;
telaşlı bir vedayla tam kalbinden su alan. Susuyor, susuyor vedalaşırken insan.
Bizi hasret saracak, bulutlar çıldıracak. Bundan sonra hasrete açılır bütün
kapılar. Başımızda her gece hasretin bin bir sesle haykırdığı düğün töreni var.
Ve ben sana hasretken göğü bile siyahtır bu şehrin.Dümdüz insanım ben.
İnsanlara karşı rol yapamadığım için pek sevilmiyorum sanırım. Sanki biri eline
kerpeteni almış ciğerimden ufak parçalar koparıyor. Bu nedir arkadaş? Bu nasıl
bi' mutsuzluktur? Yazık çok yazık. Senin o matematik hocanın integralini alayım
ben. Madem kanatların kırık, niye hala uçurumlara sevdalanırsın ki aklına
şaştığım?
Bazı şeyler olmaz, kendini fazla zorlama. Saçmalamayı seviyorum.
Çünkü hayat ciddiye alınacak kadar uzun değil.Şu sıralar istediğim tek şey
hayatı birkaç yıl ileriye sarmak. İnsanın bazen "Ben daha ne yapayım
ya?" diye bağırası geliyor. Kırılırsam affederim ama unutmam. Çünkü, en
yakınım dediğin insanın sana yaptıklarını unutamıyorsun. İçine çekildiğim
dünya, dışımda bıraktığım dünyadan öyle güzel, öyle gerçek ki. Umursamıyorum
artık. Bazen her şey çok güzel olacak diye düşünüyorum sonra geçiyor. Bazı
notalar sadece geceleri konuşur gönüllerde. Bu gece kendimi sessizliğe
bıraktım. Ortada anlamadığım bir şeyler var ama anlamaya çalışmayacağım.Kısaca;
hayat kısa. Ve kuşlar uçuyor.
Si ozitu Koyuncu korobeli koçi, pote va’ozizu? Hayde
ğarğalat da. Ozitu moro, ordo oğuru meçireli- i? Ma mak'omadi, si dido
mak'omadi..
Çünkü Karadenizlisin. Fırtınalara yazgılısın. Fırtına gibi
gelip, fırtına gibi gidiyorsun.
Anlatamadıkkurlarımızı bile şarkılarında anlatan Şair
Ceketli Çocuk. Ölümünün 9. yıl dönümünde özlemle anıyoruz Kazım Koyuncu'yu.
Allah rahmetini esirgemesin...
İyi ki geçtin bu dünyadan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder