2 Mayıs 2013 Perşembe

"Ne Okuyorum?"dan Şeker Portakalı



Şeker Portakalı José Mauro De Vasconcelos'un 1968 tarihli romanı. Fakir bir aile çocuğu olan Zeze'nin yaşadığı olayları anlatan kitabın ardından yazar Güneşi Uyandıralım ve Delifişek kitapları seriyi devam ettirmiş. Kitap 12 günde yazılmış. Şeker Portakalı, onu ülkesinin en ünlü yazarlarından biri yapmış. Bu romanını on iki günde yazdığını açıklayan yazar, ‘Ama onu yirmi yıldan fazla taşıdım yüreğimde,’ der.
Bu kitabı okumak nerden esti bilmiyorum. Kahverengi kabuklu defterimde yüreğimden düşen satırların sayfalarından birisinin üzerine bi tarihte, tarihte meçhul, not düşmüşüm "Şeker Potakalı-Vasconcelos" diye. Geçenlerde defterimin sayfalarını karıştırırken ismini gördüm. Kitabı bir kaç yere sordum bulamadım. Olabileceğini düşündüğüm insanlardan birine sorarken kitabın sansürlü olduğunu öğrendim. Meğer geçtiğimiz aylarda bir velinin herkesçe kabul gören haklı (!) nedenleriyle sansürlenmiş. Müstehcen bulunan kelimeler varmış içerisinde; bunlar sizin anladığınız şekilde şeyler değil, Google Amca'nıza sorun göstersin.
Milli Eğitim Bakanı'mızın olanlar üzerine yaptığı açıklamanın içinden elle tutulur tek cümle: ""Şeker Portakalı" ve "Fareler ve İnsanlar" ile ilgili sansüre ilişkin bir işlemin söz konusu olmadığı".
Bu saçmalıklar üzerine biraz geç de olsa çocukluğumda okuyamadığım Şeker Portakalı'nı okudum. Bu ayarsız zihinlerin neyi müstehcen bulduğunu anlamak istedim.
Çok uğraştım içinde müstehcen bir şeyler bulmak için. Hatta kendimi öyle koşullandırmışım ki; Portuga'nın Zeze'ye yaklaşımından şüphelendim, "bu adam ne yapmaya çalışıyor acaba?" dedim. İşte insanın içine fesatlık tohumunu ekersen böyle herşeyi kötüye yorar. İçteki fesatlığın dışa vurumu.

Geçelim artık bunları, Şeker Portakalı'nı beğendim mi? Tek kelimeyle pişmanım. Şeker Portakalı'nı bu kadar geç okuduğum için. Bu kadar güzel bir hikaye olabilir mi? Zeze'yi alıp sarasım, kollayasım, Portuga'sı olasım geldi. Koskaca adamın gözlerini doldurdun ya Zeze...
Kitabın bazı yerlerinde Zeze'yi çok sevdim, bazı yerlerinde mantığına şaştım, bazı yerlerinde gözlerimi doldurdu az kaldı ağlayacaktım. Özetle mantıklı ve mantığını sürdürmeyi başaran bir çocuk olduğuna karar verdim. 
Belki çocukken tanışamadım Zeze'yle ama, şimdiden itibaren Zeze benim en büyük kahramanım diyebilirim tabi Masumiyet Müzesi’ndeki Kemal’den sonra; onun aşkına hayran kalmıştım malumunuz. Bilinçli bir veli olduğumda da çocuğuma kesinlikle okutacağım bir kitap olacak Şeker Portakalı.
Çünkü Zeze onların anladığı gibi "Müstehcen" bir karakter değil, aksine; boyamadığı ayakkabıya ödenen ücreti almayan, okula yiyecek bir şey getiremediği için üzülen öğretmeninin verdiği böreği kendinden daha aç olduğu düşüncesiyle bir başka arkadaşıyla paylaşan, onurlu ve gururlu bir çocuk Zeze...
Özetle Şeker Portakalı şeker tadında bir kitap. Elinize aldığınızda bırakmak istemeyeceğiniz, uykunuzdan çalıp "bir sayfa daha" diyeceğiniz bir kitap. Ben okuyorum, aldığım ilk gün yarıladım. Okuyun, sevdiklerinize de okutun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder