6 Temmuz 2013 Cumartesi

Yol Ayrımı

 
Yol ayrımları sancılıdır. Yol ayrımları seni sen kılar ve insanoğlunun yaradılışındandır ki her daim arkada kalan seçenek bir parça uykundan çalar.
Bazı sabahlar vardır, içinde dünyayı değiştirme hissiyle uyanırsın. Dünyayı değiştirdiğin olmaz pek ama kendi dünyanı değiştirirsin. Yollar dönersin, kitapların, filmlerin, sergilerin, şehirlerin ilhamıyla günleri gece edersin.
Bazı sabahlar vardır, içinizde dünyayı değiştirme hissiyle uyanırsınız. Ben böyle birkaç sabaha uyandım. Dünyayı değiştirdiğim olmadı hiç ama hayatımı siyahken beyaza, beyazken maviye çevirdiğim çok oldu bu sabahların ilhamıyla. Bir sabah âşık uyandım, bir sabah cebimde diplomam ve rüyalarımla başka bir ülkeye taşındım, bir sabah işimi bıraktım, bir sabah hukuk okumuş olmamama aldırmadan avukatlık yapabileceğimi anladım.
İnsan hayatı sade, latif, kırılgan, naif… Anılara tutunup, geçmişe dair uzun cümleler kuruyoruz. Oysa sessizliğin nimeti ile tanıştığımız gün kendimize bir kapı açacağız, korkmak neden? Yol ayrımları sancılıdır. Yol ayrımları seni sen kılar ve insanoğlunun yaradılışındandır ki her daim arkada kalan seçenek bir parça uykundan çalar. Bunu söylüyorum, çünkü kendimi önümdeki zorluğun aslında ne kadar kolay olduğuna inandırmak istiyorum.
Hepi topu maviden kırmızıya dönecek bir sabahtan bahsediyorum.
Hepsi bu.
Yeni bir şehir, yeni insanlar, yeni sabahlar ve yepyeni bambaşka bir ben…
Mevsimler kaldı geride. Aylar, yıllar kaldı… Kurduğun her düşe tam üç sene, tam on iki mevsim şahit oldum. Daha sayısız mevsim sana ilham, yanağında bir buse olmaya, adı konmamış rüyalara ad olmaya geleceğim. Olur da içinde dünyayı değiştirme hissiyle uyanırsan yalnız kalmayasın diye.
Vakit, avazın çıktığınca şarkılar söyleme vakti. Bir kuşa gülümsemek için, sebepsiz bir iyilik yapmak için, kimsenin ihtimal vermediği hayallerini gerçekleştirmek için yarını bekleme!
Yeni başlangıçlar için yarının sabahından daha güzel ne olabilir?
İnsanın yaşamına yön veren kimi yol ayrımları...
Yol ayrımları sancılıdır. İnsanın istedikleri önüne konulduğunda bile geri bakıyor. Geri de bırakmalara bir türlü alışamadığından. Bazen oluyor hayatın boyunca tek bir emel için uğraşıyorsun, çalışıyorsun ona ulaşmana adımlar kala vazgeçiyor ya da vazgeçiriliyorsun. Sonra dönüp geriye bakıyorsun; katetdiğin yola. Ne çok emek vermişsin.. Hepsi bir anda kuş misali uçuyor. Yüreğinin en kuytu köşelerine gizliyorsun kırgınlıklarını...
Kırgınlıkların, kırgınlıklarımız aslında şeffaf birer cam gibiler. Farkında olmadan saniyelerde kırılabilecek hayaller kuruyoruz. Sonra bir anda her şeyden bıkabiliyoruz. Bütün her şeyden vazgeçebiliyoruz.
Ya ol(a)mayışlar, hayal kırıklıkları ve ertelemeler ya da monotonlaşma ya karşı yaşama amacını yeniden belirlemek, hem zihinsel hem de fiziksel açıdan kendini yenilemek, bazı şeyleri bir kenara bırakıp gitmek, yeni başlangıçlara yelken açmak ister insan zaman zaman... Yeni yıl bu duyguları tetikler. Bir de doğum günleri... Sonra başlangıçlar da var tabi…
Hayat belli dönemlerde insanı bulunduğu yerden alır ve yeni bir tercih yapması amacıyla getirip yol ayrımlarında bırakır. Kişi orada hayatını çoğu kez derinden etkileyen bir süreçle baş başa kalır. Orada yaşamına yeni bir yön vermek, önünde uzanan yollardan birinde yürümek zorunda kalır.
Neyi tercih edeceğini bilemeyebilir bazen insan bu yol ayrımlarında… Huzuru mu, heyecanı mı? Sadakati mi, merakımı? Beyin dinginliğini mi, hızlı kalp çarpıntılarını mı? Aşk mı, sevgi mi? Oysa yeni hayat günü gençtir. Heyecanı, merakı ve hızlı kalp atışlarını tetikler.
O sapaklarda bazen amaçlarla araçlar karışabilir. Derin, anlam yüklü olanla yüzeysel olan da öyle... Akla uygun olanla olmayan, duygu yüklü olanla piyasalaşmış olan, saf ve temiz olanla karmaşık ve kirli olan, gerçek olanla yanılsama ve sanal olan da… Velhasıl sapla saman bir birine karışabilir... Yeni hayat heyecanı, gelip geçiciliği olan aleviyle işin “saman” kısmı ile ilgilidir. “Sap”ların hasadı yıl içinde yapılır.
Bir anlamda da seçmediğinin gölgesi ile yürüyeceğin yolun ilk ucudur bu ayrımlardaki ilk adımlar. Yeni yılın ilk günü gibi…
Tebrizli Şems’e göreyse;“Kader, hayatımızın önceden belli olması demek değildir. Bu nedenle; “ne yapalım kaderim böyle” diyerek boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergâh bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatına hâkimsin, ne de hayat karşısında çaresizsin…” (Tebrizli Şems’in 40 kuralından biri)
Bence işte bu noktada yaş (ve sağlık), eğitim, geçmiş deneyimler ve kişilik özellikleri devreye girerek önem kazanmakta…
Yaş (ve sağlık); Gençken heyecanı, merakı, hızlı kalp atışını daha ön planda tutan tercihler ileri yaşlarda huzur, sadakat ve beyin dinginliği yolundaki tercihlere yönelebilir. Yaş meselesi bir yılbaşılar da bir de doğum günlerinde daha bir çarpıcı algılanır. Herkes bu minvalde özlediği tercihleri zihninde sıralar…
Eğitim; Düşünme ve tahmin yöntemlerini, başkalarının deneyimlerini, insanlığın kazanım ve erdemlerini eğitimle zihnine nakşeden kişi yol ayrımlarında daha doğru tercihler yapma şansına sahiptir. Edinilen eğitim, o yolla elde edilen gelir ve ulaşılan sınıfsal konumda bu anlamda önemli… Ama “En iyi eğitimli kişi yaşadığı hayatı en iyi anlayandır” (Helen Keller). Bir de hayatımızdan adeta birer yıldız gibi kayıp giden yıllar da eğitir bizleri…
Deneyimler; geçmişte yenilen kazıkların bir bileşkesi olup yeni fırsatlar ve endişeler karşısında benzeşim kurma ya da uyarlama yoluyla yol ayrımlarında hayati ölçüde işe yarayabilir. Geçen her yıl deneyimler heybemize yeni bir şeyler katarak onu daha da doldurur.
Kişilik özellikleri; Özgüveni yetersiz, tembel, risk almaktan hoşlanmayan vb. olumsuz özelliklere sahip insanlar karşılaştıkları yol ayrımlarında hep kısa, zahmetsiz yolları tercih ederler. Acele edip o yüzden de hep geç kalırlar. Dolayısıyla ulaştıkları yer de çoğu kez varmak istediklerinin çok ırağındadır. Yılbaşı gecelerinin o köpüksü, o sebebi kendinden menkul heyecanı, kendinden geçişleri, o ıraklıkları da bir anlamda yakın eder!
Ama tüm bunlara rağmen bu işin tam ve kesin bir reçetesi olamaz. Gerekli şartları ne denli taşırsan taşı, ne denli hazırlıklı olursan ol, bazen ansızın çıkar yol ayrımları. Önceden hiç düşünülmeden, farkında olmadan hazırlanır ilerdeki uçurumlar ya da dümdüz, yemyeşil ovalar…
Bir de zaman. Geçen zaman, değişen amaçlar ve insanlar... Değişen değerler, çıkarların farklılaşması ve bu eksendeki çatışmalar bugün seçilen doğru yolu yarın yanlış, yanlış olanını ise doğru kılabilir. Biz yılların içinden geçerken, onlar da sanki bizim üzerimizden geçer... Geçen her yıl, o sonsuz zamanın bir kısmına ‘di’li ve ‘miş’li zaman takıları ekler...
Bazı durumları da şans ve sürpriz ile mi açıklasak? O zaman da hayatı, o olan biten ve gebe olduğu (iç ve dış) kaotik devinimi basite indirgemiş olmaktan korkarız.
Ama yine de her yılbaşı birbirimize yeni yılda şans diler, sürprizlere açık durur, piyango bayileri önünde uzun kuyruklar oluştururuz. Adet olduğu üzere…
Her şeye rağmen, biraz daha cesaret ve özgüvenle başkalarınınkini izleyip yorumlamak yerine kendi öykülerimizin peşinden daha çok koşmanın zamanı çoktan gelmedi mi?
O zaman korkma yoldan, çık tam zamanında. Yolda işaretler seni bekliyor olacak. Güven rüzgara, O'na kendine, rehberlerine, bütüne ve seni bekleyen her şeye şimdiden şükret; bütün kabinle.
Benim içimde, aklımda, yüreğimde hep bir gitme telaşı... Gitmekte varana kadar çare olurmuş ama yine de gitmeden bilinmez. Haydiyin sağlıcakla.

 http://www.youtube.com/watch?v=crAxPF9WpNw

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder