23 Nisan 2013 Salı

Dağınık Hayatımız


Dağınıklık hücrelerimizin her birine işlemiş. Hayatımız dağınık. Neyin nerde olduğu belli değil. Neyi nereye koyacağımızı bilmiyoruz, bilemiyoruz. İyi mi peki bu? Tabi ki hayır. Bu yüzden dengesiz yaşıyoruz. Evet her insanın hayatında çukurlar ve tepeler varolmalı. Ama bizler dengesizliğimizden o çukurları "en"lerde yaşıyoruz. Birden en zirveye ulaşıp sonra aynı hızla en dibe en sert biçimde çöküyoruz. Oysa denge çok önemli bir kurum. Gerçi daha ilkokulda öğretmenlerimiz mevzunun gidişatının farkına varmış bizi uyarmışlardı "dengesiz" diyerek. Ama anlayamadık işte. Sonra ne oldu? Olanlar oldu tabi. Biz  anlamadan, denge kurulu olmayan hayatlarımız raydan çıktı. Hep enlerde yaşadık hüzünleri.
Peki nedir bu dengesizliğin sebebi? Kesin birilerini yanlış bir yerlere koyduk hayatlarımızda, ondan. Sonra da yok "sınavlarım düşük, sınıfta kalacağım bu gidişle, hiçbir şeye konsantre olamıyorum, tadım yok..." Olmaz tabi ! Akılda o kadar lüzümsüz şeyler yumağı...
 Dağınık yaşıyoruz: Önümüze kim gelirse ona sarılıyor, hemen ona bürünüyoruz tiril tiril. Sonra o bizi çıkardığında onu da bir köşeye atıyoruz; dağınıklık bir kişi daha, yer açın. "Az insan, çok huzur" dememişler boşuna; yaşasın İnsansız İnsan Cumhuriyeti !
Tek başımıza alamadığımız Kararlar Kurulu Komitesi'nin marifetleri hep bunlar. İlle de o kurulda ikinci bir başkan olacak ne yaparsan destekleyen. Olmazsa olmaz, sonra ikilemde kalırsın vallahi. Bir de Kararsızlık Komitesi var tabi. Bir türlü karar verilemez; ne yiyeceğine, ne giyeceğine... Arkadaş eninde sonunda eskiyecek ne gerek var bu kadar düşünmeye? İnsan seçerken de bu kadar düşünsek "hayatıma" alsam mı, almasam mı diye bu kadar dağınık olmazdı hayat çatımızın altındaki manzara.
Halbuki en kötü kararlardan beterdi kararsızlık bizler farkında olmasakta. Sen niyetlen hele, Allah açar kapını elbette. Ama yok muhterem insan hariç her konuda yaşıyoruz biz bunu. İnsan seçme alma konusunda hepimiz dolabında bir ton giysisi olduğu halde hala "giyecek bir şeyim yok" diyenler gibiyiz. Tamam değişiklik iyidir elbet, ama ben köklü değişiklikten yanayım; anladın?
Peki ama neden böyle insanlar? Korkuyorlar da ondan. Yanlızlıktan, yalnız kalmaktan korkuyorlar. Benim de en büyük korkum yalnızlık. Bundan sebep yoldan geçeni tutup  alıyoruz "gel hayatıma gir" diye. Sonrasında hayat düzeni? Hak getire. Oysa bilmiyoruz ki hep yalnızlık var sonunda. Şarkının dediği gibi yalızlık ömür boyu. Yalnızlık doldurmuş dünyayı. Oysa sevmek güzel şey, ümitli şey, umutlu şey. Fakat malum yaşam telaşı; herkes birilerine bi'şeyleri hatırlatmakla olasıya meşgul şu hayatta.
Kimi seversek sevelim, kimi istersek isteyelim hep istenmiyoruz tarafından .Hepimizin hayatında tarafından sevilmediği insanlar var ve biz inadına gibi hep onları seviyoruz. Gerçek şu ki hayalimizdeki insanın hayalindeki insan değiliz. O kadar ! Bu yüzden, onun yerini doldurmak için, kalabalıklaşmak istiyoruz. O insan yığınının içinde nasıl  da kaybolduğumuzu, nasıl da yalnız kaldığımızı hiçbir zaman göremiyoruz. Bu kadar dağınıklık içinde ayağımızla önümüze gelen eşya parçalarını kenarlara ite ite ilerliyoruz işte. Ve sonunda o kadar çok insana maruz kalıyoruz ki hayat çatımızın altındaki her odada binlercesi etrafa yayılmış öylece toplanmayı bekliyor. Üşendiğimizden toplamıyoruz, onlarla yaşamaya alışıyoruz öylesine onun yerine.
Sonrasında bir bakıyoruz yıllar geçmiş ve aklımızın odaları dopdoluyken tıka basa; kalbimizin odaları boş kalmış. Dolularda terketmiş bizi bir bir, her biri ardında bir yara bırakarak. Yara bere içinde kalmış ömrümüz. Ömrümüz; bizim yakasız kolsuz hırkamız.
Sonra, her şey bittikten sonra; bütün sevinçlerimiz bittikten, o insanlar bizim için herhangi biri olduktan sonra; bir bakmışız en büyük korkumuzla başbaşayız: işte önümüzde olabildiğine yalnızlık ! (Allah saklasın.)
Aşk denilen illet, ilacı olmayan bir meret. Zaten hep dağıtmaya sebep. Boğulup kaldığımız kışın karlı günlerine; tatlı bir rüzgârlı, güneşli, mavili, yeşilli baharı getiren de yine o ne hikmetse. Boşa dememiş şair; "ey aşk sensin nelere kâdir."
Bahar demişken birisi gitsin şu Nisan'a bahar olduğunu hatırlatsın, unutmuş bahar olduğunu. Zaten bahar da gelmeyi unutmuş anlaşılan. Gidip alıp getirelim. Tıklatalım kapısını "baktık geleceğin yok seni almaya geldik" diyelim. Ömrümüze bahar gelsin biraz. Ah bizim dağınık ömrümüz; kimi nereye koyacağımızı bilemediğimiz ömrümüz..
Oysa bizler küçükken annelerimiz güdümlü lazer terliği ile koruduğu misafir odalarıyla öğretmeye çalışmışlardı bize düzeni, tertibi, derli toplu olmayı. Rahat rahat giremediğimiz o odalarla girmişti hayatımıza düzen. Sonra annemin her defasında düzelsin diye başıma kaktığı "dağınıksın" kelimesi en güzel sinyaldi. Sahi ne düzenliydik biz annelerimizin eteklerindeyken... Ne olduysa büyüyünce oldu. Biz alamadık anneden kalma düzeni.
Şükür şimdi sonradan kazanılmış bir titizliğe sahibim annemden kafama vura vura; dolabımdaki bütün gömleklerim bile aynı yöne bakıyor. :)
Geç olmadan düzen gerek. Tabi sözüm senle benden, bizden dışarı; biz düzenimizi kurmuş, farkındalığı bulmuş insanlarız iki gözüm. Biz; çayı severiz, kitapları severiz, çikolatayı severiz, titizliği düzeni severiz, baharı severiz.. Biz mutlu olacağız eninde sonunda. Bugünümüzü, sıradaki söyleyeceğimiz şarkıyı, oynanmak için sırası gelecek oyunu hayata, kitaplara, çaya, halenda öğrenmekte olduğumuz Kadıköy sokaklarına adadık. Hemde hiç tereddüt etmeden. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun, hayatı düzenli çocuklar yetişsin. Tebessümle, düzenle, sağlıcakla... :)

http://www.youtube.com/watch?v=DrL_Gdh5scQ

8 yorum:

  1. Okudum hayran kaldım. Zaten çizgine, misyonuna vizyonuna hayranım. İlerde kitaplarınıda okumak ve okutmak nasiptir inşallah. Ellerine sağlık. :)

    YanıtlaSil
  2. Elelrine, yüreğine, kalemine sağlıııııkkk; yazı enfes. Çok beğendim çok güzel. Senide severek takip ediyorum. Bir ömür sen yaz ben okuyayım. :)

    YanıtlaSil
  3. Ahmet Karayel23 Nisan 2013 12:58

    Annemin sesi kulaklarımda çınladı "Ahmet daıtma oğlum oraları, dağnıksın eşşek herif, Ahmet girme oraya misafir odası orası" ve birde 2. sınıf öğretmenimin "Ahmet lan dengesiz" :) Üniversite 2. sınıftayım böyle keyifle okuduğum çok az yazı var. Nasıl yapıyorsunuz bilmiyorum ama öyle güzel noktalardan yakalıyorsunuzki konuyu hayret ediyorum. :)

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bi’ önsözle başlanmış bu yazıya. Yazmaya devam.

    YanıtlaSil
  5. Bunları bir dergi olarak elime alıp şöyle uzun uzun,oyalana oyalana okuma şansım olmadığına üzülüyorum.Ama sevdim burayı... Bir gün belki çocuklarımda yer alır sayfalar arasında... Tabi siz o zaman meslek sahibi olmuş olursunuz. Misafirlere yer vardır umarım:)

    YanıtlaSil
  6. Gözde Serdar Uzun Çifti23 Nisan 2013 13:04

    Burayı yeni keşfettim.fırsatım oldukça tüm geçmiş yazıları okumaya çalışıyorum…Çok başarılı çok duygulu olduğunu gördüm.Kaleminize duygularınıza sağlık :))))

    YanıtlaSil
  7. duygular ve düşünceler akıyor mürekkepten,kalemler yazıyor bir inci tanesi gibi,noktalar birer es yapıyor duraklarda…
    tebrikler….

    YanıtlaSil
  8. Hepinize kucak dolusu teşekkürler dostlar, güzel düşüncelerinizi eksik etmemeniz temennileri ile sağlıcakla...

    YanıtlaSil