13 Ekim 2013 Pazar

"Ne Okuyorum?"dan Ah Mine'l-Aşk


Ah Mine'l-Aşk, İskender Pala'nın yazdığı, ilk baskısı 1999 yılında Ötüken Yayınları tarafından yayınlanan, Divan Edebiyatı, Divan şairleri ve aşk konularını ele alan bir eserdir. Bunların yanında eser; Osmanlı Tarihi'nden olaylar, hikâyeler ve örnekler ile zenginleştirilmiştir. 
Şubat 2006'da 7. baskısı Kapı Yayınları tarafından yapılan kitap, 7 bölümden oluşmaktadır.
Evet, yine bir İskender pala kitabı. Hele ki kitabın son elli sayfasın beni kendimden geçirdi. Gerek Fuzulî gerek Nedim gerekse de Şeyh Galibi anlatışı mükemmel. Tadı damakta kalacak harika bir eser. İnsan yazacak, yorum yapacak kelime bulamıyor,  adı gibi tadı var... Mükemmel bir yazım tarzı, divan şiirinin ustaları kaleme alınmış; Fuzuli en sevdiğim şairlerden biri, divan seven herkese tavsiye ederim. Klasik Türk Edebiyatını gençlere sevdiren bir kalemin elinden çıkmış çok güzel bir eser. Aşkın ufacık bir zerresini yüreğinizde hissediyor ve Divan Edebiyatına ilgi duyuyorsanız mutlaka okuyun.
Şimdi de sizlere biraz kitabımızın bölümlerini tanıtalım:

Feth-i Kelam için (Giriş Bölümü)
700 Yılının Şiiri diyerek başlıyor yazar kitabına ve Osmanlı şiirinin tıpkı Osmanlı Devletinin hukuku, felsefesi, dili, mimarisi, musikisi gibi kendi ulusal kültürünün bir parçası olduğunu belirtiyor. “Toplumu bütün acıları ve zevkleri, bütün sosyal ve beşeri çağrışımlarıyla kucaklamış bir edebiyatın binlerce, on binlerce eserini yok saymaktan, kültürel aforizmalar ile gündem dışına itmekten” yakınıyor ve bunun en önemli problemlerimizden bir olarak gösteriyor. Ve bununla ilgili olarak ekliyor; “Bizim nesil, Osmanlının kendisi gibi yüksek kültürünü ve o kültürü taşıyan şiiri de reddetti. Onu halktan uzakmış gibi göstermeye, fildişi kulelerde ahbap- çavuş pazarlıklarının metaı gibi tanıtmaya çaba harcadı. Tek haklı iddiamız. Dilinin artık anlaşılmaz olmasıydı ama yazık ki bu da onlardan(şairlerden) değil, bizden(okuyamayanlardan) kaynaklanıyordu.”
İlerleyen satırlarda Osmanlı şiiri ve şairlerini konu alıp, onları kategorize ediyor. Yine yukarıda ki sorunlara dem vurduktan sonra Osmanlı şiirini tanıtmaya, okurun Osmanlı Şiirine olan ön yargısını kırmaya çalışıyor.
Divan Edebiyatı'nı Anlayabilmek
İskender Pala bu bölümde Divan Edebiyatı'nın genel kanının aksine anlaşılmaz bir edebiyat olmadığını “Fuzuli'yi Baki'yi Nedim'i anlayabilmek için üniversite eğitimine beş yüz kelimelik bir repetuvarın eklenmesinin yeterli olacağını” belirtiyor.
Aşkın İlinden(aşkın yalın hali)
İskender Pala bu bölüme saltanat ile sanat arasında ki ilişkiyi irdeleyerek başlıyor. Ortaçağ'da gerek Batı'da gerek Doğu'da saltanatların sanat vasıtası ile kendilerini gelecek kuşaklara anlattığını, sanatın da kalıcılığını saltanat ile sağladığını belirtiyor. Yazara göre Osmanlı Hanedanı zamanında bu durum daha belirgin hale geliyor. “Osmanlı padişahlarının birçoğunun sanatla ilgilenmesi sonucu sanat ve sanatçı Osmanlı asırlarında her zaman korunmuştur.” diyen yazar daha sonra sanatkâr padişahlardan örnekler sunmaktadır. Fatih, Kanuni, Yavuz gibi şair padişahların şiirleri açıklanmıştır. İlerleyen kısımlarda Türk Klasik Şiirinden örnekler verilmeye devam edilecek ve Osmanlı'dan Cumhuriyet'e şiirde Türk kimliği incelenecektir.

Arka kapaktan
Aşk, yerine göre yol olur yürünür, yerine göre iman olur uyulur. Bazen ateş olup yakar, bazen deniz olup boğar. Sultan olur ülke yönetir, şarap olur sarhoş eder. At olup koşar, kuş olup uçar. Hazine olur viran gönüllerde saklanır, kimya olur hakir toprakları altına dönüştürür. Sır olur saklanır, gonca olur açılır. Gül bahçesi olur kokusuyla âşıkları mest eder, güneş olur âşıklarının ümit meyvelerini olgunlaştırır.
Aşk olunca gönüller birleşir, aşk olunca kıyamet koparcasına hareketlilik olur. Aşk olunca şimşekler çakar, rahmetler yağar. Âlemler kıyama kalkarsa aşktandır. Hastaların şifa bulması aşktandır. Aşk ile döner gökler, aşk ile durur kâinat. Aşk, Mecnun`dan Leyla`ya bir feryat, Mansurdan dâra bir sır, gözden kalbe bir yoldur.
Velhasıl, klâsik edebiyatımızda aşk her şeydir, her şey de aşktır. Bütün bu sayılanlar divan edebiyatına bir aşk edebiyatı dememiz için kâfidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder