15 Temmuz 2014 Salı

"Ne Okuyorum?"dan Galîz Kahraman



Bir kitap okurken en çok önem verdiğim kısım hayalimde canlandırabiliyor olmamdır. Kitabı okurken sanki roman yazarı veyahut olayların başkahramanının kankisi gibi kendinizi hissedebiliyorsanız hayal dünyasının vermiş olduğu zevk sınırının doruklarına çıkmışsınızdır demektir. Satır satır dolaşırken çevrenin varlığını gerçekten hissedebiliyorsanız ve kahramanların karakterlerini zihninizde yaşama kavuşturuyorsanız o zaman romanı diğer romanlarla yapılan maçta 1-0 galip başlatabilirsiniz. Bunu başarabilmenizin yolu da yazarın çocuksu ruhu sayesinde olduğunu düşünüyorum. Bir başka başarıya giden yol ise üsluptur. Üslubun özgün oluşu o kitabı tatlı kılar. Okurken kendinizi tatlı yiyormuşsunuz gibi hissetmenizi sağlar.
İhsan Oktay Anar kelimeleri kuyumcu gibi işliyor, dokuyor, havaya atıp tutuyor. O nefis Osmanlıca hâkimiyeti, Türkçe bilgisi ve benzersiz üslubuyla bizi mest ve meftun ediyor.
Kitap üzerine konuşmadan önce şunu belirteyim: Anar, sanat üretmeden tenkit edenlere, üretmeden tüketenlere, üretmeden büyüklenenlere karşı eleştirisinin dozunu arttırmış. Yedinci Gün’de sanat dünyasını üretenler ve tüketenler olarak ikiye ayırmıştı ki burada münekkitleri ve tüketenleri de ikiye ayırıyor. Bacaklarından…
Ustaca yazılan ve okuyucunun sıkılmasının neredeyse imkansız olduğu eserlerden biri de İletişim Yayınevi tarafından 2014 yılında 1. basımı gerçekleştirilen “Galiz Kahraman” isimli romandır.
Galiz Kahraman isimli romanında her eserinde olduğu gibi insana kendi kültürünü ve yaşantısını sevdirmeyi başarmış ve ne kadar zarif bir yaşam içinde olduğumuzu hatırlatmış lakin kaba bir yaşamın, Argo yaşam tarzının, kopilliklerin, bıçkın delikanlılıkların, meczupluğun, hovardalığın ve daha nice köftehorluğun aslında daha zevkli olduğunu ve daha neşeli olduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Evvelden Osmanlı döneminde geçen kitaplar yazmış fakat bu kitabında ise Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bıçkınlığı anlatmaktadır.
İhsan Oktay Anar’ın yeni kitabı Galîz Kahraman, unutulmaz kahramanı İdris Âmil Efendi Hazretleri ile karşımızda... Bu seferki karakterimiz İdris Amil Efendi adında kendini beğenmiş lakin başkaları tarafından beğenilmeyen bir delikanlıdır.Hem çok sayıda hayranı olan, hem de kült bir yazarın tutkun okurlarına sahip İhsan Oktay Anar, iki yıllık bir aradan sonra Galîz Kahraman ile hasret gideriyor. Bizim kuşaktan kalanlar bilir ama diğerleri için “galîz”in anlamını TDK Sözlüğü’nden naklen bildirelim: “Kaba ve çirkin, iğrenç.”
Galiz Kahraman , İhsan Oktay Anar Bey in okuduğum 3.kitabı. Diğerleri gibi bu kitabı da okurken hiç bitmesin istedim. Kahramanımız İdris Amil Efendimize yeri geldi kızdım, yeri geldi acıdım kimi zamanda etrafımdakilerin şaşıran bakışları arasında çok güldüm. Kesinlikle okunması gereken bir kitap, eğer İhsan Oktay Anar'ı ilk defa okuyorsanız inanıyorum ki sizde bağımlısı olacak ve her fırsatta çevrenize O adamdan bahsedeceksiniz.
Bu kitap, Osmanlı limon şerbeti eşliğinde "vay namuzsuz, seni gidi seni, aaaa vallahi doğru, yahu bu bir yerlerden tanıdık geliyor, Allah cazırtını versin" diyerek okuduğunuz, sağını solunu çizip yıldız koyduğunuz, dönüp dönüp tekrar göz gezdirdiğiniz bir kitap. Sevin Okyay'ın dediği gibi mest oldum. Kitabın içine girdim, her karakterinin çevremde yaşadığını hissettim, güldüm, kahkaha attım, tebessüm ettim, kıyasladım. Gönlümü hoş etti, tadı damağımda kaldı. Bir kitapdan başka ne beklenir ki... Sayın Anar'a selamlarımla, umarım hep yazar ve ben de yazdıklarını okuma fırsatını bulurum.
İhsan Oktay Anar, Galîz Kahraman adlı yeni romanında sıra dışı kahramanı İdris Âmil ile tanıştırıyor okuru. Bu güvenilmez kahramanın arayışları, Osmanlı Devleti ve Türkiye’nin modernleşme çabaları, daha doğrusu eğreti modernleşmesi üzerinden okunmaya elverişli.
İhsan Oktay Anar 1995’te Puslu Kıtalar Atlası’yla çıkageldi ve o günden beri çağdaş edebiyatımızın en ‘tuhaf’ eserlerini veriyor. Hulki Aktunç erken saptamıştı: “Tarihsel romanlar mıdır Anar’ın yapıtları? Hayır, romanlardır. Tarihsel olan’dan yeni bir roman çıkarmak, romanı da yeniden tarihselleştirmektir ama.” Anar’ı, tarihi dilediğince eğip büken, gönlünce değiştiren haylaz bir vakanüvis olarak nitelemek mümkün, üstelik bunu yaparken edebiyatın parametreleriyle de oynuyor. Galîz Kahraman’da, uzağında durduğu edebiyat camiasıyla, hatta etkilendiği cümlelerin altını çizen duyarlı okur profiliyle dalgasını geçerek başlıyor işe. Bir romanın ilk cümlesi çok önemlidir, mutlaka vurucu olması gerekir gibi bir klişeye nasıl cevap vermiş, girişte apaçık görülecektir:
"Hüüüüüüüüüpppp Jittttttt Nah-haa!"
Kitapta ara ara bu nidayı yani seslenişi duyacaksınız. Bu sesleniş efendi hazretleri İdris Amil’in seslenişidir. Genç bir delikanlı olan İdris Amil, manita avlamak adına bir plan çizer ve bunun için ünlü olması gerektiğini kafaya koyar. Bu sebeple önce Külhanbeyi olmak ister, sonra artist olmak, sonra şair olmak , hırsız olmak ister fakat talihinin bir türlü yaver gitmediği bir kahramanımızdır. Bu kitapta kahramanımızın başından geçen trajikomik olaylar anlatılmaktadır. Bazen İdris Amil’e bahtsızlığından dolayı üzülüyorken bir satır sonra küfür ettiğiniz olabiliyor. Devrin önde gelen külhanbeyinin kız kardeşine yamuk yapmadığı halde yapmış gibi gözüküp zorla evlendirilmesi sonra kendisinin hırsızlık için müteahhit efendinin evine girmesi ve tırlak dayısının aşkından yanıp tutuştuğu kıza aşık olması yüzünden dayısının tımarhaneye gitmesini sağlayan bir velet.
Efendi hazretleri her şey ters giderken son umut olarak yazar olma girişimine girip edebiyat hırsızlığı ile ün yapmak istiyor ve Muhtar Lüpen denen hırsızlar liderinden yardım istiyor. Muhtarda bunu dolandırıp kendisi ünlü olunca İdris efendi iyice yıkılıyor. Son olarak Aşık olduğu kızı da Muhtar Lüpen’in yatağında yakalayınca iyice batıyor. En sonunda mı?
Okuyun görün.
İhsan Oktay Anar kelimeleri kuyumcu gibi işliyor, dokuyor, havaya atıp tutuyor. O nefis Osmanlıca hâkimiyeti, Türkçe bilgisi ve benzersiz üslubuyla bizi mest ve meftun ediyor. Ya çoğunluk gibi mi yazsaydı? Neuzübillah!
Adam 1 yıl içinde ikinci kitabı yazdı, bunda sıkıntı olabilir demeden alın okuyun derim. Aynı Anar mizahını 95 yaşında, padişah gideli 20 yıl olmuşken halen Tanzimat Fermanını baz alarak duruşmalara giren avukatta bulabileceksiniz mesela, kısa yoldan para kazanmaya çalışan lokantacılarda, çakma Kasımpaşa delikanlılarında...
Çok eğleneceksiniz. Ömrüne bereket İhsan Hocam...
-Arka Kapak
Bütün zamanların kahramanı olan bir insanın hikayesidir bu. O hem herkes hem de hiç kimsedir. dünyadan alacağını tahsil etmeye gelmiştir. Çünkü, tanrı dahil herkesin ona borcu vardır. Vebaline girilen tüyü bitmedik yetim işte odur. Kadim zamanlardan beri hakkı yendiğine göre, sonlu ama sınırsız bir evrenin engin ve derin merkezi olarak insan olmanın, "olmasa da olur" halini icrâ etmesinde hiçbir sakınca yoktur. Romantik bir insafsızlığın bakir tacizcisi olmak sonuna kadar hakkıdır.Sıradanlığın üst insanıdır o. Asiliğiyle asilleşememesi umrunda bile değildir. Onun umrunda olan tek şey, sadece ve sadece kendini algılamak, kendi küçük âlemine sığan kainatı kabul etmektir. Çünkü bilmektedir ki, gerçek bilgelik de zaten budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder