16 Şubat 2013 Cumartesi

"Ne Okuyorum?"dan Tehlikeli Oyunlar

Benim bu kitapla aslen tanışmam epey süre önce ama kavuşmam da bi o kadar zor olmuştu. Hemen arzedeyim: Kitapla tanışmam bundan aylar önce severek dinlediğim bir dizi de duyduğum bir kaç satırdan ibaret olmuştu. Gerek okuyan gerek okunan gayet hoştu ve okunulası olduğu kararını aldım. Tabii hemen araştırmaya koyuldum; sordum soruşturdum. Önce kendim almak istedim aradım taradım yok. Sonra bir yere sipariş verdim; bugün gelir yarın gelir derken baktım geleceği yok. Bir süre çevremdeki kişilerden sordum lakin kimsede bulamadım. Bulunduğum kesimin kütüphanesine baktım yine yoktu. Saygı duyduğum hocalarımdan rica ettim onlarda da yok. Aradım taradım yok. Bende en son gittim kütüphaneye sağolsun ordaki beylerden birinden rica ettim kırmadılar beni not aldılar ve getirttiler. Bu seferde yaklaşık 1-2 ay kadarda barkodlanmasını bekledikten sonra sonunda kitaba kavuştum. (Tabiki bu arada boş durmadım okuduğum bir çok kitap oldu.) Kitap şuan benim bulunduğum yerde bulunup okumak isteyenler için kütüphanemizde mevcuttur. "Nasıl bir kitapdır bu?" der iseniiizz:

Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay'ın ikinci romanı. 1973 yılında yayımlandı. 1970’te TRT’nin Roman Ödülü’nü kazanan Tutunamayanlar’dan sonra yazarla 16 Mart 1971 tarihinde yapılan söyleşide, yazar yeni bir romana başladığını ve 30-40 sayfa kadar yazdığını da şöyle söylemiş:
 "Sanırım bu romanın kahramanı da tutunamıyor. Bu konudaki yakınmalarını pek ciddiye almıyorum. Selim kadar haklı değil galiba. Hikmet de (yeni romanın kahramanı) bunun farkında olacak ki tatsız sıkıntılarını dindirmek için oyunlara başvuruyor. Kitabın adı ‘Tehlikeli Oyunlar’ olacak."
Yazar, Hikmet’i yaratırken birçok kaynaktan beslenmiş: William Shakespeare'in Hamlet'i ve İncil’deki kutsal üçlü (teslis) bunlardan ikisi. Hikmet, teslisteki İsa figürünü canlandırıyor. Tanrı ve Meryem Ana’yı çağrıştıran figürler de Hikmet’in aynı gecekonduda yaşadığı (ya da yaşadığını hayal ettiği) Albay ve Nurhayat Hanım karakterleri.
Mekanın gecekondu olarak seçilmesi de tesadüf değil tabiki. Kent kökenli olan Hikmet için gecekondu aykırı bir mekandır ve bunun yarattığı yabancılaştırıcı etki soyut iç dünya atmosferi yaratmak için kullanılmış. Romanda yine Tutunamayanlar gibi iç konuşmalara oldukça sık rastlanıyor ve okuyucuya aktarılan Hikmet’in yaşamının düş mü gerçek mi olduğu netleştirilemiyor bir türlü.
Kişinin kendiyle savaşmasını ve yenmesini, kendini dönüştürmesinin hayati bir sorun olarak algılamaya çağıran, çarpıcı ve sarsıcı bir roman. Romanın başkişisi Hikmet Benol, toplumdaki yoğun kargaşanın temelinde yatan gerçekliği araştırırken, gerçeklerle içtenlikle ilgilenmenin toplumu yönetenlerce tehlikeli görüldüğünü seziyor ve "oyun oynuyormuş gibi" ilgilenmenin ve yaşamanın yollarını araştırıyor. Ve hem "tehlikeli" hem de "oyun"la dolu bir yolda gidebileceği son noktaya kadar ilerliyor.
Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar'ı oluştururken birçok kitaptan ve kaynaktan etkilendiği söyleniyor. Bunların başında James Joyce’un Ulysses’i ve Vladimir Nabokov’un Solgun Ateş’i geliyor. Solgun Ateş’in Tutunamayanlar üzerinde de etkili olduğu söyleniyor. Bu romanın bir bölümünde Oğuz Atay’ın kullandığı yöntem Nabokov’un romanının esasını oluşturuyor. İki roman da ölen birinin ardından yakın bir dostunun yazdığı bir önsözle başlıyor; üstkurmaca, oyunlar, şiirler iki romanda da kullanılıyor.
Tüm bunlara ek olarak; Yıldız Ecevit,"Türk Romanında Postmodernist Açılımlar" adlı eserinde romanın yapısalcı bir çözümlemesini de yapmış.
Tehlikeli Oyunlar, 2009 yılında Seyyar Sahne tarafından tiyatro oyunu olarak uyarlanarak sahnelenmeye başlanmış.

Bana sorarsanız herkesin belleğinin bir köşesinde olması gereken kitaplardan vesselam. Gayet hoş, akıcı, biraz kafa karıştırıcı, şahane bir kitap yazmış Zât-ı Muhterem. Aynı zamanda Oğuz Atay'ın varoluş felsefesi alanında olduğu da araştırmalarımdaki ek bilgiler arasında eğer aramızda felsefeciler varsa onlara not olsun bu. Velhasıl bence okunulası güzel bir kitap. Ben okuyorum, siz de okuyun derim.

Kitabımızla ilgili yazımın sonuna gelirken; evvela kitapla ilgili daha çok bilgi edinmek için "Şuan Ne Okuyorum?" bölümümüze bakabilirsiniz. Son olarak kitapla tanışmama vesile olan, beni etkileyen aynı zamanda kitaptaki en sevdiğim bölümlerden biriyle veda etmek istiyorum sizlere. Şimdilik kalın sağlıcakla arkadaşlar. :)

 "(...)Fakat Allah kahretsin ! İnsan anlatmak istiyor albayım, öyle budalaca bir özleme kapılıyor; bir yandan da hiç konuşmak istemiyor, tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.
Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım ? Yok. Peki albayım. Ben de susarım o zaman, gecekondumda oturur anlaşılmayı beklerim.
Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar ? Sorarım size, nasıl ? Kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı ?
Ben ölmek istiyorum sayın albayım. Ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum.
Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.
 Kelimeler, kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.(...)"


 https://www.youtube.com/watch?v=wTpOBoArZgM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder