22 Ocak 2014 Çarşamba

Yıllar Yollar ve İnsanlar

 

Farkında olmadan yollarda geçiyor ömrümüz.  Ömrümüz; kendi aslında en büyük yol alan ömrümüz...
Ömrümüzden geçiyor mevsimler yıllanarak, yıllandırarak bizi. İnsanlar geçiyor ömrümüzden... Sevdiğimiz değer verdiğimiz insanlar bir bir tek tek geçiyor ömrümüzden bizse arkalarından bakıyoruz geride kalırken. Ömür dediğimiz yol öyle uzun öyle inceki... Bazen biz bile sığamazken kimleri sığdırıyoruz yolumuza... Ve hiçbiri fazla gelmiyor gözümüze ki bazen onların varolması adına biz vazgeçebiliyoruz o yoldan...
Sevdiklerimiz ya yanına varacaklarımız ya yanlarından ayrıldıklarımız... Öyle ya insan er geç uçuyor yuvadan kuş misali. Sonra ikiye bölünüyor ömür. Yanlarından ayrıldıklarımızın hasretini o anda alarak yola çıkıyoruz bekleyen özlemlerimize. Sonra vardığımız yerde yine eksik kalıyor bir yanımız.
Gittiğimiz yol geldiğimizden uzun sanki bazen. Sonra gittiğimiz yer ilk adımda kâbus olsa da yeni rüyalara açıyor kapılarını. Bir yangını yakıyoruz yeni baştan. Mesela bir aşkla ılınıyor yüreklerimiz korksakta bahçesinde oynamaktan vazgeçemiyoruz. Ama zaman geliyor, dönme vakti. Bu defa bir yarımızı bırakıp dönmek üzere söz verip gidiyoruz ait olduğumuz evlere. Böylesi hepsinden güzel. Oraya git ama yine gel, döneceksin diye söz ver diyoruz şarkılarla.
Güneşin ufka değdiği yerdir kavuştuklarımız, tabi bir de aklımızın bir köşesindedir geride bıraktıklarımız. Gideriz kendimizi özletir geliriz. Her kışın sonu bahar her hasretin sonu elbet vuslattır. Madem her şey biter, yine başlar yeni baştan...
Kilometreler çoğaldıkça bizler geride birilerini, bişeyleri bırakır; onlardan biraz daha uzaklaşmış hissederiz kendimizi. Kilometreler çoğaldıkça, yollar uzadıkça, şehirlerin tabelaları değiştikçe içimizde buruk bir sevinç yankılanır; bi yandan geride bıraktıklarımızın özlemi sararken kalbi, diğer yandan kavuşulacakların hayali alır bedenimizi.
 Cam kenarı koltuklar; onlar genelde yalnızların yeridir. Başlarını yaslayacak bi omzu olmayanların yeri.
Koltuğumda başımı cama yaslamış gecenin içinde, yarı uykulu, karanlıkta belli belirsiz yollara, evlere, ağaçlara bakarken bir an, "hep böyle yolda olabilirim" dedim, durmaksızın yol alabilirim, bir kentten diğerine, bu yollar, yabancı bir dilin, şehrin kelimeleri, insanları, evleri, sokakları arasında, çan sesleri, tramvaylar, oteller, bavullar, havaalanları, otobüsler, trenler, kahve için uğranan kafeler, sırt çantam ve fotoğraf makinemle, böyle yaşayabilirim. O an sanki dünya avucumun içindeydi, sanki dünya kalbimle birlikte atıyordu, ben durunca o da durup bekliyordu, sanki dünyaları sığdırabilirdim kendime, sanki ben sonra küçücüktüm, hatta yoktum da dünya vardı, biz dönüyorduk, ben dönüyordum, en sonra ben eve dönüyordum, insanın uzun bir yolculuktan eve dönmesi de ne güzeldi.
Aslında çok severim ben otobüs yolculuğunu... Kulağımda müzik, hızlı geçip giden yol ışıkları, farklı şehirlerin görüntüleri havaları. Hele gece yolculuğundaki kuş uykuları yok mu, hafif çalan müzik ara ara uyandırır insanı.
 Gecenin karanlığına eşlik eden sessizlik saatler ilerledikçe artarken, biz kafamızı cama yaslamış, kulağımızda hafif ezgi eşliğinde hayallerimize, düşüncelerimize dalarız.
 Yolculuk hiç bitmesin ister bir yanımız. Bir yanımız “ne zaman döneceğim geriye” diye düşüncelerdeyken; diğer yarımız kavuşulacakların özlemiyle hayaller kurar.
 Bir de gecenin bi vakti olmazsa olmaz aşklarımız gelir aklımıza; belki geldiğimiz şehirde geride bıraktığımız, belki gittiğimiz şehirde bizi bekleyen.
 Evet, işte mutluluğun bi tanımı da budur sanki; gecenin sessizliğine inat kulağımızda bi ezgi, hızla değişen tabelalar, başka başka şehrin ışıkları, yeni umutlarla yanmış mumlar, geride kalanlar, kavuşulacak olanlar, zifiri karanlık, uzayan yollar ve aklında biri.
 “Mutluluk” bu işte; işte mutluluğun resmi!
Aslında çok severim ben otobüs yolculuğunu da.. Kulağımda müzik, hızlı geçip giden yol ışıkları, farklı şehirlerin görüntüleri havaları. Hele gece yolculuğundaki kuş uykuları yok mu, hafif çalan müzik ara ara uyandırır insanı.
Şimdi ayrı şehirlerde nefes alan insanlar vardır; ama gökyüzü ortak. Bir dilek tutun sevdiklerinize şimdi o gökyüzünden. Böylesi hepsinden güzel. Yine buluşacağınızı bilmek umudu yeşertsin içinizi. 

Sen sakalları şiirle karışık, kitap kokan, rüzgârla konuşan adam; bir yerlerdesin biliyorum, belki başka bir şehir aynı gökyüzünü paylaştığımız, ve ben hala seni bekliyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder