29 Kasım 2012 Perşembe

Sevgili Kendimin Sevgili Tarihi



     90’lı yılların 95’lisinde bahar aylarından en güzeli olan Nisan ayının son demlerinden 26 numaralı günde bahara yakışır bir havada sabah ezanları yeni kavuşmaktayken sabahın körünün 5 buçuğu 6’ya çalarken gözlerimi açtım. Ana tarih dersen; 26 Nisan 1995, Gümüşhane. Doğduktan sonraki ilk 1,5 yıl hariç hep Şehr-i  İstanbul’da yaşadım deniz, yağmur, gökyüzü birlikteliğiyle. İlkokulu anneciğimin ısrarlarıyla Şehit Öğretmen Hamit Sütmen’de okudum. Askeri Lise hastası olmama rağmen 2009 yılı Eylül ayında bu kez de ilk ve tek aşkım babacığımın ısrarlarıyla Gediktaş Lisesi’ne başladım. 2010 yılında Gediktaş Lisesi'nde okurken birden okulun taşınması gibi bir mevzuat oldu, okul taşındı. Haliyle adı da değişti. Bizde otomatikman yılların nam-ı değer 'Gediktaş Lisesi'nden mezun olmuş olduk. Gerçi o arada olanları bizde anlamadık ama orayı karıştırmıyorum neyse. 2010 yılında şu sıralar hayatımın rehberi olarak gördüğüm sevdiğim saydığım biricik Hocamcığımla tanışma fırsatını yakaladım her ne kadar tuhaf bir ilk dersimiz olsa da ki ciddi anlamda kitap okumayı sevmemi sağlayanda O olsu Canan Tan'ın Piraye'si ile. Aradaki yıllarda elbette rahat durmadım zaten duramamki mesela en az babam kadar sevdiğim Hamdullah Hocamla tanışma fırsatım oldu. Adı Yok'la yazarlık kadar olmasada kalemimle ilk adımı attım çok sevdiğim saydığım Zât-i Muhterem Işık Hocam sayesinde. Şimdilerde Sultanbeyli Lisesi adı altında son sınıf öğrencisiyim, YGS mereti hazırlığında. Hedefi dersen; Ankara Gazi yahut Eskişehir Osmangazi’de iç mimarlık yahut anestezi uzmanlığı.
     Nasıl birisin derseniz karakterimi sorarak efendim 3. Tekil şahıstan anlatayım; dış kapının iç mandalı olan, hiçbir zaman normal bir kız çocuğu olmamış erkek gibi yetişmiş, yaşıtları bebeklerle evcilik oynarken o dışarılarda top peşinde koşan; futbol demişken her alanda özgür olmasına rağmen dayısının zoruyla tuttuğu takımı seçme lüksüne sahip olamayan ama olamadığından da hiçbir zaman pişman olmayıp Galatasaray hastası; “baba niye bana bebek aldın” diye dertlenip arabalarıyla bir köşeye çekilen, hala ayıcığıyla konuşup masalların gerçekliğine inanan, şahanede saklambaç oynardım bu arada, ilkokulda Durdun Hocası’nın tatlı kibar kızı; kızı dediysek dibine kadarda tabi ki de babasının kızı; babasına tek kelime ile "aşık" bir kız çocuğu olarak büyüyen, babasının yanında hala 5 yaşındaki kız çocuğu. Mavi sever, empati denen algısı üç çekirdekli, eylülseverlerden, eylül demişken okulda; derste ağzıvar dili yok tek kelimesi derse katılmakken, tenefüslerde kuzu görünümlü olmasına rağmen bütün kurt âlemine “Buyur abla bir isteğin mi var?” diye ceket ilikletebilecek kadar bitirim, haylaz mı haylaz ki haylazlıkla terbiyesizliği birbirinden ayırt edebilmiş deli dolu (zaten Hatice de herkes aynı tepkiyi verir inanmazsan denemesi serbesttir), ilkokuldayken sürekli “Kızım bırak bu işleri, devlet su işleri” uyarısı alan, çöp kutusuna kalem açmaya diye gidip sohbet eden çocuklardan elebaşı, evde anacığazının baş belası nazlı kızı, Lise 1.Sınıfta Murat Bildik Hocası “35 Yaş Şiirini okuyun” ödevini verene kadar "dante gibi ortasındayım ömrün" dizesini "dantel gibi ortasındayım ömrün" diye algılayıp "banane milletin dantelinden abicim, benim ömrüm niye elalemin evine dantel olsun" diye eleştiren, popüleriteyi düşünmeden ahlakıyla gözde olmayı hedef seçen, 'yaratılanı sev yaratandan ötürü' ilkesini benimseyen bundan sebep herkesi seven, hayatına giren herkese hak ettiği değeri vermeye çalışan, annesinin terliğinden çekinen ama doğruları söylemekten asla çekinmeyen, kalp kırmaktan en az karanlıktaki öcüler kadar korkan, şu yaşına kadar elinden geldiğince iyilik peşinde koşmuş; epeyde yaramazdım hiç yerimde durmazdım dizlerimde hala yara izlerim vardır; sonradan kazanılmış -önceden odasında kaybolunabilinecek kadar- bir titizliğe sahip (özellikle sinirlendiğinde acayip simetrik olmayı istem dışı başaran), hayatının belli dönemlerinde türlü denenmemiş yöntemlerle adam öldürmeyi dahi düşünebilecek kadar cani, çay muhabbetine bayılıp kahve bağımlılığından taviz vermeyen, dakikada yüz kırk kelime edebilme kapasitesine sahip, paraya tamah etmeyen ama “parayla saadet olmaz diyenler uzayda mı ikamet ederler” sözüne son derecede katılan, "ey kurban olduğum Allahım az verip yalvartma, çok verip şaşırtma; sen hakkımda hayırlı olanı gönlüme razı, gönlümün razı geldiğini hakkımda hayırlı eyle" duasını dilinin tesbihi etmiş, unutmadan resim yapmaya da bayılırım, hayvansever ama insansevmezleri bünyesi kabul etmeyen, film meraklısı, bazen tüm sorumluluklarını bir kenara bırakıp akşama kadar müzik dinleyecek kadar sorumsuz bir müzik hastası, tiyatrosever, gözlem yeteneği dürbünlü, esnaf-tavla muhabbetini bir erkek kadar ustaca yapabilen tavlayı erkek usulü oynayan amma üstadlarını şaşırmayan, kendi realitesine sonuna kadar inanan, 2000’li modern yıllar düşmanı 80’ler hastası, birazdan birazcık pesimist, iyi dostlar biriktirip hepsi ailesi haline geldiğini bilen, "aile" denildiğinde akan suları durduran, yerinde ve zamanında davranan, biraz kıskanç, insan paylaşamaz, elde ettiğinin değerini bilen, armudun sapına incirin çöpüne takan takıntılı, macerayı seven, okumaya bayılan (hemen hemen bir kitaplığı bitirip, bir kitaplığa sahip olan), bir kitap sorulduğunda azcık çıtlatıp meraklandırdıktan sonra “anlatılmaz okunur” diye işin içinden sıyrılıveren, taa çocuk yaştan beri kitaplardaki insanları aşkları realist ortamdan daha çok seven, şu sıralar “kitap okumayana aşık olunmaz” lafına tamah edebilecek kafada, Mavi Gözlü Dev’i kocaman seven, öğrenmeyi yadırgamadan herkesten öğrenen, iki dinleyip bir söyleyemeye çalışsa da pek beceremeyen, haksızlığa tahammül edemeyen nerede olursa muhakkak maydanoz olan, yağmurlu havasever, bazen agresif bazen polyanna, konuşmayı zaten severdim yine çenem düşüverdi katlanıver bizahmet; lafından sözünden kimseyi mahrum etmeyen aklındakileri bir bir olduğu gibi aktaran, “gülen bir çift göz olsun benim olsun” felsefesine sahip, böyle kendi halinde bir insan; kısaca ilkokul öğretmenlerinin de teşhis değimiyle "İncelikli Hayta"dır işte. :)


http://www.youtube.com/watch?v=--6cKyF396c

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder